Şükrü BULUT |
|
Diyanet hadis projesini şimdilik durdurmalıdır |
Bizim gibi olayları dışarıdan izleyenler medyadaki yansımalarla yetinmek zorunda kalıyorlar. Zamanında yeterlice yapılmayan bilgilendirmeler, birçok endişe, vehim, tereddüt ve su-i zannın da doğmasına sebep oluyor. Diyanet’in günümüz şartlarında yanlış anlaşılabilen hadis-i şerifleri doğru anlamamızı sağlayacak çalışmaları proje kapsamına alması, bizim için sevindirici bir haberdir. Hakikaten yanlış yorumlarla, zamanın üzerimize boca ettiği müşevveşiyetlerle ve şeriat-ı Muhammediye ile mücadeleyi gaye edinmiş saldırgan ve ahlâksız dinsizlerin kafa karıştırmalarıyla, hem hadiste ve hem de âyet-i kerimelerde bilhassa avamın imanını zedeleyecek çok yanlış mânâlar ortaya çıkıyor. Bu yanlışları, Kur'ân ve hadisin doğru yorumlarıyla düzeltmek ve Türkiye Müslümanları başta olmak üzere âlem-i İslâmı tereddütlerden kurtarmak, herkesten önce Diyanet’in vazifesidir ve ona yakışır. Bizim bu konudaki endişelerimize Diyanet’teki ehl-i ilmin hayırlı çalışmaları değil de, dünyadaki global gelişmelerin siyasî olarak şimdilik Müslümanların aleyhinde olması sebep oluyor. Müslümanların 11 Eylül global ihtilâli ile içine düştüğü sıkıntılı durumun hâlâ devam etmekte olduğuna kimse itiraz edemez. Birçok İslâm ülkesindeki siyasî iradenin dinsizlerce meflûç bırakıldığı ve hatta bir insaniyet ve barış projesi olan Avrupa Birliğinin bile sıkıntıya uğratıldığı bir dönemde; mâlûm güç odakları ve sermaye çevreleri dünya Müslümanlarını doyuracak çalışmaların yapılmasına müsaade etmeyebilirler. Veyahut İslâmiyeti, Peygamberimizin (a.s.m.) orijinal pratiğinden uzaklaştırarak sefih dinsiz Batı medeniyetinin prensipleriyle çelişmeyen bir hayat biçimi olarak sunacak çalışmalar tarzında yansıtabilirler. Söz konusu hakim cereyanların tesiri henüz her yerde hissedildiğinden, bu güzel çalışmayı da ifsad edebilir, diye endişeleniyoruz. Hadis-i şeriflerin Müslümanlar için “örnek bir hayat tarzı” çizdiğini hepimiz biliyoruz. Bilhassa Batı dünyasından “İslâmî hayata” yüksek seslerle yapılan itiraza karşı, Peygamberî hayatı, sembolleri ve bu çerçevede onun mübârek sözlerini global olarak müdafaa etmek elbette kolay değildir. Gel gör ki Avrupa basını, bu çalışmayı bir başka mânâ ile destekliyor. İslâm dininin içindeki çağdışı prensip, söz ve hareketlerin ayıklanması… Onların kafasındaki bu tahrip arzusuna ister reform, ister bid’a, ister “light İslâm” veya isterseniz Türkiye İslâmı deyiniz. İsmin değişmesiyle hakikat değişmiyor. Günümüzdeki beşerî ilimlere, farklı kültürlere ve İslâm düşmanlarının dinsizlik projelerine vâkıf yüksek bir tefsir heyetinin gayet titiz bir çalışmasıyla ancak ortaya çıkabilecek bir çalışmayı aceleye getirmek, Müslümanların Diyanet’e olan hüsn-ü zanlarını zedeleyebilir. Camilerimizde okunan hutbelere, Kur'ân kursları müfredatlarına ve dinî cemaatlerin çerçeve çalışmalarına kadar her şeyden haberdar olan karşıtlarımızın işini kolaylaştıracak, onların Müslümanları Avrupa ve Amerika'da alay konusu yapacağı çalışmaları elbette Diyanet’imiz yapamaz. Belki de biraz daha pozitivist, modern, popülist, Avrupalılara İslâmiyeti sevdirme veya başka endişelerin tesirinde yapılacak bir “hadis seçme çalışması” Türkiye Müslümanlarını da tedirgin edebilir. Son zamanlarda, yine dinsizlerin gizlice destekledikleri Selefîlik, Haricîlik, Vehhabîlik veya mealcilik hareketlerinin de desteğiyle birçok hadis-i şerife hürmetsizlik vukua gelebilir. Selefîliğin veya Ehl-i Sünneti üzecek tarzdaki Vehhabîliğin başta Avrupa olmak üzere İslâm coğrafyası dışında dinsizlerce gizlice desteklenmesi, oralardaki avamı tedirgin ediyor. İslâmiyetin fıtrat dini olarak dünyadaki bâlâ mevkiini almasından çekinen dünya dinsizliğinin, istikametteki doğru ve dengeli Müslümanlığa karşı ifrat ve tefriti olan diğer mezhep veya cemaatleri mütemadiyen desteklediğini belirtmek elbette yanlış olmaz. Diyanet’in yapacağı hadis çalışmaları, şayet bütün Müslümanların icma ile katılabilecekleri ve fıtratı seslendirecek, gösterecek ve yaşatacak çalışmalar olarak ortaya çıkarsa nurun alâ nur… Hem Müslümanlar, hem Avrupalı insaniyetperverler ve hem de semada melekler tebrik eder. Ama Allah göstermesin, endişelerimize haklılık kazandıracak, fıtrat ve hayatı göstermeyecek, Müslümanları dinsiz Avrupalılar karşısında mahcub edecek ve ayrıca Müslümanlar arasında fitneye sebep olacak çalışmalar şeklinde zuhur edecek bir çalışma olmaması için diyoruz ki, aceleye getirilmesin. Başta ulema olmak üzere Müslümanlar mabeyninde olgunlaştırılsın. Zira bu tür umum ümmeti, İslâmın geçmiş ve geleceğini alâkadar eden çalışmalar icmaa muhalif ve hakikate mugayir bir surette yapılıp neşredilirse, sebep olanların kıyamete kadar “Es sebebü kel fail” sırrıyla nefrete müstehak olma durumları da olabilir. Dibacede arz ettiğimiz gibi, hadiseyi dışardan takip ettiğimizden, yanlışlarımızın nazar-ı müsamaha ile karşılanmasını ilgililerden ve okuyucularımızdan istirham ediyoruz. 17.07.2009 E-Posta: [email protected] |