16 Temmuz 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Mikail YAPRAK

Düğünler içinde bir düğün


A+ | A-

“Allah’ın varlığının işaretlerinden biri de, size kendinizden olan eşler yaratmasıdır. Siz onlara ısınır, onlarla huzura kavuşursunuz. Allah’ın verdiği duygular sayesinde biribirinizi sever ve korursunuz. Bunda düşünen insanlar için ibretler vardır.” (Rum, 21)

Peygamber Efendimiz; “Siz şükreden bir kalbe, zikreden bir dile ve mü’min bir hanıma sahip olmaya bakın. Böyle biri ahiretinizi kazanmanıza yardımcı olur” buyuruyor.

Düğünler, İslâmî terbiyeden yoksun, heva ve heveslerinin dürtüleriyle hareket eden gençlerin inisiyatiflerine bırakılmamalı. Kız ve erkek tarafının ağırbaşlı, olgun insanları bir araya gelerek, her şeyi usulüne uygun, düzeyli biçimde organize etmeliler.

Çözülmeyi bekleyen bir “düğüm,” sosyal bünyemizin yüreğinde bir “ukde”dir düğünlerimiz. Bu düğümü çözdüğümüz, Kur’ân ve Sünnetin ışığında İslâmî ölçülere uygun hale getirdiğimiz an, dinin sosyal hayatımıza yansımasına katkı sağlanmış olacaktır.

Allah Resulü (asm) ve onu hüve hüvesine takip eden sahabeler örnek alınarak düğünler icra edilirse, “düğüm” çözülmüş, evlilik namzedi gençlerimizin önü açılmış olur.

Bugün evlilik çağına gelmiş çok sayıda gençlerimiz, nişan, nikâh ve düğün esnasında çıkarılan zorluklar yüzünden evliliğe yanaşamıyorlar. Düğün öncesi hazırlıklar, zorlama ve dayatmalarla, görenek belâsıyla lükse ve israfa girilerek yapılırsa, düğün esnası ve sonrası da o minval üzere devam eder. Ebeveynin belini büken gereksiz külfetler zamanla gençlere devredilir. Gençler de ya büyük sıkıntılarla devam etmek veya “boşanma” gibi nahoş bir çözüme başvurmak zorunda kalırlar.

***

Biz “kendini arayan adam” tabirinin yabancısı değiliz. Sonunda kendini bulanları da pekâlâ tanırız. Hatta kendi kendimizi “okuyan”lardan ve okuduğu eserlerde kendini bulanlardan sayılırız. Lâkin hâlâ kendisini aratmakta olan bir toplumun içinde, “kendisini arayan” o toplumun bir ferdi olduğumuzu, o toplumun içinde “belirsiz” hale geldiğimizi unuturuz. Biz ki, Kur’ân ve Sünnetin telkin ettiği tarzda yaşama azmi içinde olan insanlar olarak; her alanda, kendimize özgü, inanç değerlerimize ters düşmeyen alternatif uygulamaları hayata geçiremedikten sonra, genel toplumun genel uygulamaları çerçevesinde kalmaya, belirsizliğimizi ve tanınmazlığımızı sürdürmeye mahkûm kalırız.

Biz değil miyiz ki; özümüze döndüğümüzü, kendimizi bulduğumuzu, yaratılış gayemizi “yeniden” idrak edip Yaradana sığındığımızı, Ahirzaman Müceddidinin arkasına takılıp ahirete müteveccih olduğumuzu, dünya hayatımızı da buna basamak yapmak emelinde olduğumuzu savunuruz…

Haydi öyleyse; siyaseti siyasetçilere bırakarak, devleti devletlülere havale ederek, dünyayı da (fena ve fâni çehresiyle) ehl-i dünyaya terk ederek, biz kendi işimize bakalım.

Kur’ân ve Sünnetin öngördüğü yaşayış tarzını öncelikle nefsimize tatbik ettirip, ailemiz içinde uygulatıp, akraba ve taallûkatımıza ve bize bakan insanlara “örnek” teşkil edecek hal ve davranışı sergileyelim. Genel toplum içinde iyice yerleşmiş âdet ve geleneklerimize, nefsanîlikten uzak, Rabbimizin rızasına uygun bir çehre kazandıralım.

Sözgelimi; doğum günü kutlamalarından sünnet merasimlerine; nişan ve nikâh merasimlerinden meşrû eğlencelerimize kadar bizim yakamızı asla bırakmayacak olan meselelerin, bize uyan alternatiflerini hayata geçirelim. Aksi takdirde kendi hayat tarzımıza, inanç ve kültür değerlerimize asla uymayan, ehl-i dünyayı bile sollayacak “düğün” merasimlerini, kendi kimliğimizden soyunup apayrı bir kimliğe bürünerek icra etme durumunda kalırız ki, hiçbir mazeret bizi “gülünç” duruma düşmekten kurtaramaz. Zira “taklit” ne kadar ustaca olursa olsun aslı gibi olamaz.

***

Bir düğün ki, vesilesi de güzel olsun, neticesi de... Bir düğün ki, kolay başlasın, kolay bitsin... Zahmetsiz, problemsiz ve israfsız olsun... Bir düğün ki, başından sonuna kadar “sıkıntı yok” cümlesi parola olsun. Ve bu cümleyi günlük hayatında her vesileyle istimal eden ve muhatabına emniyet telkin eden mütevekkil kardeşimiz, düğün esnasında da, sıkıntı daha zuhur etmeden, Hz. Osman gibi imdada koşarak, “sıkıntı yok” parolasıyla yüzleri güldürsün..

Diyarbakır’dan gelsin; evlilik, iş.. derken Bonn’a yerleşsin, ihlâsla ve samimiyetle nuranî hizmetlerde koşuştururken Viyana’ya gelsin, hizmet zeminlerinde zaten buluştuğu Süleyman’la görüşsün, artık zamanı gelmiş olan evlilik meselesini bile nefsanîlikten uzak, hizmet anlayışı ve hizmet üslûbunda gündeme getirsin, Süleyman’ı alıp Bonn’a götürsün, sözde ticaret için geldiği Viyana’dan çok yönlü neticeler elde ederek ayrılsın.. Tanışmalar, görüşmeler... Bizi ailece Avusturya’dan Bonn’a birkaç defa celbetmeler... “Allah’ın emri, Peygamberin kavli” safhaları, Almanya Şeyhülislâmını devreye sokmalar... Ve nihayet 27 Haziran 2009 tarihinde kiliseye ait bir salonda yapılan düğün merasimi...

Avusturya’dan ve Almanya’nın çeşitli şehirlerinden katılan gönül dostları ve muhabbet fedaileriyle lebaleb dolan salonda adeta bir bayram havası yaşandı. Kur'ân-ı Kerim tilâveti, Alman Müslüman kardeşlerimizin katılımıyla güzel sohbetler. Almanya İslâm Konseyi Din Şûrâsı Sözcüsü Şükrü Bulut’un, ahirzamanda ve bilhassa Avrupa’da aileye yönelik tehlikelere dikkat çeken konuşması. Güzel musikî, ilâhiler, nükteler, fıkralar, espriler, helâlinden yiyip içmeler ve güzel bir son...

Bize bu bayram havasını yaşatan ve hiçbir akrabamın bulunmadığı bu evlât düğününde bizi hüzne boğulmaktan kurtaran, düğünde bize gam keder yaşatmayan bu ahirzaman kardeşlerinden Cenâb-ı Hak ebediyen razı olsun, onlara da evlâtlarının mürüvvetlerini en güzel şekilde göstersin.

16.07.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (09.07.2009) - Zirvedeki köpek

  (25.06.2009) - Yedi düvelde yediden yetmişe “yedinci söz” dersleri

  (18.06.2009) - Said Nursî ve Charles De Foucauld

  (11.06.2009) - Bediüzzaman’ın dünyasına girebilmek

  (04.06.2009) - Bilgi edinme hakkı

  (28.05.2009) - Yazayım mı, yazmayayım mı?

  (14.05.2009) - Öksüzler ve yetimler günü

  (07.05.2009) - Alındık mihnet ü vebal ile bab-ı hükümetten

  (30.04.2009) - 1 Mayıs düşünceleri

  (23.04.2009) - Lütfen “23 Nisan’cılık” yapmayalım

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.