Mehmet KARA |
|
Altını çizerek düzeltti |
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde söylediği bir cümle, önümüzdeki dönemde çok sıkça konuşulacak gibi görünüyor. Erdoğan, polis teşkilâtının bir toplantısında, “Emniyet Teşkilâtımız, hem demokrasinin, hem hukuk sisteminin, hem de daha genel anlamda rejimin sarsılmaz bir güvencesi, bir sigortasıdır” demişti. Bu sözünü Polis Akademisi mezuniyet töreninde altını çizerek düzeltti. “Bütün güvenlik güçlerimiz uyum ve koordinasyon içinde, anayasa ve yasalardan aldıkları yetki çerçevesinde altını çiziyorum, millet adına rejimin teminatıdır…” Belki de Erdoğan ileride gündeme geleceğini bilerek bunu söyleme gereğini hissetti. Peşinden de gelen tenkitleri bertaraf etmek için, “Güvenlik güçlerimizi ayrı ayrı pozisyonlara yerleştirerek, öncelik veya önem sıralaması yapmak, ayrımcı ve tahrif edici yorumlar getirmek son derece yersizdir. Türkiye polis ya da asker devleti değil demokratik, laik hukuk devletidir” diye ileri bir cümle söyledi. Bizim merak ettiğimiz “rejim” derken ne kastediliyor? Eğer kastedilen demokratik rejimse onun da teminatı millettir, milletin iradesidir… * * * YALAN HABER… Haber bültenlerini, programlarını yarıda kesip “son dakika” haberler veren televizyonlar bazen gazeteci deyimiyle rakip gördükleri televizyonları “atlatmak”tan ziyade yanlış bilgi vererek atladıkları da oluyor.
Bunun son örneğini geçtiğimiz hafta ortasında yaşadık. Özel bir televizyonun “son dakika” haberi şöyleydi: “AKP Muş Milletvekili Seracettin Karayağız partisinden istifa etti…” Yazı epey bir süre ekranın altında durduktan sonra spikerde aynı şeyi söyledi. Ancak 5-10 dakika sonra bir düzeltme geçmek zorunda kaldı. Nedeni ise devletin ajansı haberi bu şekilde geçmişti. Peşinden de iptal etmişti. Meğer Karayağız partisinden değil, Türkiye-Çin Parlamentolararası Dostluk Grubu’ndan istifa etmişti. Bu 5-6 kelimelik haber ajansta bir muhabiri işinden etti. Fakat haberi son dakika veren televizyonlarda hiç suç yok mu? Atlatmak için birkaç dakika bekleyemez miydi? Bu arada Anadolu Ajansında son günlerde beş “yanlış haber” yapılması da dikkat çekici… Gazetelerde de yalan-yanlış haber çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde bir gazetede de öyle akıl almaz bir hata yer aldı ki, akıllara ziyan. Başbakan’ın eşi Emine Hanım, Ankara’da katıldığı bir programda, “Televizyonların, gazetelerin ve internetin kontrolsüz bir biçimde yaydığı bu manzaralar, Türkiye’nin umumî manzarası elbette değildir” diye konuşmuş. Bu cümlenin Doğan medyasına ait gazetede yer alan alış şeklini hayretler içinde kaldık yuttuk: “Gazetelerin, televizyonların ve internetin kontrolsüz yaydığı bu manzaralar, Türkiye’nin Humeyni manzarası elbette ki değildir…” diye yazdı. Yani “umumî” olmuştu, “Humeyni!..” Gazete bu hatasını görüp ertesi gün düzeltti ama akıllarda bu yanlışlık kaldı. Bütün bunları görünce Taha Kıvanç’ın (Fehmi Koru) köşesinde yer verdiği çalışmayı hatırladık. Bir hukukçu Medya Tekzip Merkezi (MTM) diye bir internet sitesi kurmuş. Bu merkez gazeteleri izleyip haberleri “yalan haber’, “düzeltme”, “ihtarname” ve “tekzip” başlıkları altında değerlendiriyormuş. Bu çalışmadaki sıralamaya bakarsanız basının hali ortaya çıkıyor. Hürriyet (16 yalan haber, 13 tekzip, 18 düzeltme) ve Milliyet (16 yalan haber, 4 tekzip, 1 ihtarname, 26 düzeltme), Sabah (12 yalan haber, 8 tekzip, 23 düzeltme), Zaman, (3 yalan, 6 tekzip, 27 düzeltme), Vatan (16 yalan, 5 tekzip, 9 düzeltme) Bu liste böyle takip edip gidiyor. Bir çok gazete sıralamada yer alırken gazetemizin ismi “yalancılar” listesinde yok! Genelde milletimizde bir kanaat vardır. “Gazeteler yalan yazar” diye… Yalan yazanlar belli… Yeni Asya’nın burada bir sloganını hatırlatalım “Yeni Asya yazıyorsa doğrudur…” Bu slogan bu çalışmada da tescillenmiş oldu… * * * MEĞER “ŞAHSÎ GÖRÜŞ”MÜŞ… Doğu Türkistan’da Çin’in yaptığı katliâmlar yürekleri sızlatırken, Çin’e yapılabilecek yaptırımlar yeni yeni ortaya çıkıyor. Çin’e yapılabilecek en büyük yaptırım ise ekonomik yaptırım olarak görülüyor. Bu da kalitesiz ve taklit mallarını boykot etmekle olacak. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Yozgat’ta Çin malları için boykot çağrısı anlamına gelecek sözler sarf edince sevinmiştik. Çünkü Türkiye’nin Çin’den ithalatına 17 milyar dolarları buluyor. Bu boykot epey ses getirecekti. Etrafındaki çocuklara oyuncak dağıtan Başbakan Erdoğan’ın da bu boykota katılıp katılmayacağı merak edilirken, bakanın açıklamasından sonra eşine pek rastlanmayan bir olay oldu. Bakanın açıklamasından kısa bir süre sonra Basın Danışmanı bir açıklama yaptı. “Bakanın kendi görüşü. Hükümetin böyle bir kararı yok” dedi. Genelde açıklamalar, “Bakanımızın bu sözleri yanlış anlaşılmıştır” şeklinde olduğu için sanki başka birisinden bahseder gibi “Bakanın kendi görüşü” denilmesi şaşkınlık meydana getirdi. Sonrasında bakan da bir açıklama yaptı. Anlaşıldı ki hükümetin böyle bir “ekonomik ceza yöntemi” yani, Çin mallarına bir boykot kararı yoktu. Bu arada Başbakandan “One minute” bekleyenler yanıldı ancak “soykırım” diyerek sert tepki gösterdi. 12.07.2009 E-Posta: [email protected] |