Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Yine HSYK krizi |
Belge olayının baş aktörü Albay Çiçek’in evvelâ tutuklanıp 18 saat sonra serbest bırakılması; 28 Şubat’ın simge isimlerinden e. Org. Çevik Bir’le, MİT’in meşhur eski İstanbul sorumlusu Nuri Gündeş’in Ergenekon savcılarına ifade vermeleri gibi gelişmelerin ardından üçüncü Ergenekon iddianamesinin açıklanmasının beklendiği günlerde yine HSYK odaklı bir gerilimin yaşandığını görüyoruz. Hakim ve savcı atamalarında yetkili anayasal bir organ olan Hakimler ve Savcıların Kurulunun, hem yapısı, hem de üyelerinin temsil ettiği zihniyete bağlı işleyiş tarzı ile, öteden beri yoğun tartışma ve eleştirilere konu olduğu biliniyor. Susurluk ve Şemdinli gibi bazı kritik dâvâlarda “aykırı” hakim ve savcıları değiştiren, hattâ safdışı eden müdahaleleriyle, yürümekte olan yargılama süreçlerini ciddî şekilde etkilediği de. Devam eden Ergenekon operasyonlarında da HSYK kaynaklı müdahale girişimleri başından beri gündemde oldu ve kurulun bu dâvâya bakan kadrolarla ilgili tasarrufları kaygıyla izlendi. Ergenekon yapılanmasıyla bir şekilde irtibatlı olanlar açısından en ideal durum, böyle bir operasyonun hiçbir şekilde gündeme gelmemesiydi. Ama öyle veya böyle, başladı; ard arda gelen şok gözaltı-tutuklama dalgalarıyla kapsamı genişledi; ve buna bağlı olarak, engellenemeyen bu operasyonu sulandırma-saptırma çabaları arttı. Söz gelişi, Sabih Kanadoğlu gibi isimlerin suret-i haktan görünerek, “Üç savcı, böyle önemli bir dâvânın altından kalkamaz, mümkünse 40 savcı görevlendirilsin” teklifini gündeme getirmesi, bu çabaların bir örneği olarak yorumlandı. Aradan fazla geçmedi; Ergenekon savcıları 40 değilse bile, birkaç yeni isimle “takviye ” edildi. Operasyon dalgaları da sürdü. Ama özellikle Türkan Saylan’ın da dahil edildiği son dalga ters tepti. Saylan’ın, evi arandıktan kısa süre sonra, çoktandır tedavi gördüğü hastalık sebebiyle vefatı işin tuzu biberi oldu. Öyle ki, ortaya çıkan tablo, Ergenekon operasyonunu içtenlikle ve kararlılıkla destekleyenlere bile “Acaba bu defa ‘iyi saatte olsunlar’ mı işe karıştı?” diye sordurdu. O dalgadan sonra da sürecin hızı kesildi.
AKP’nin ödüllendirdiği HSYK üyesi Böyle bir aşamada, üçüncü iddianame beklenirken, her yıl Haziran ayında açıklanması gelenek haline gelen hakimler ve savcılar atama kararnamesinin bu defa gecikmesi, özetlemeye çalıştığımız arkaplana dayanan tedirginliği arttırdı. Haftalar önce ortaya atılan iddialara göre, bu kararname ile Ergenekon savcıları ve dâvâya bakan mahkeme başkanı değiştirilmek isteniyordu. Bu bağlamdaki son haber, söz konusu teklifin, daha önce Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü iken, AKP iktidarında ve Çiçek’in Adalet Bakanlığında evvelâ devlet madalyasıyla ödüllendirilen, ardından Yargıtay üyesi yapılıp sonra HSYK üyeliğine getirilen son derece tartışmalı bir isimden sâdır olduğu yönünde. 2000’de cezaevlerinde yapılan ve 32 mahkûmun ölümüyle sonuçlanan “hayata dönüş” adlı ölüm operasyonlarından sorumlu olan bu kişi, olup bitenleri eleştiren bir yazımızdan dolayı bize eski 159’dan (şimdiki 301) dâvâ açtırmış; bidayet mahkemesinin verdiği mahkûmiyet kararı, bilâhare Yargıtay aşamasında bozulmuştu. Aynı kişi, Basın İlân Kurumu üyesi olarak da, Yeni Asya’ya resmî ilân kesme cezası verdirmişti. AKP hükümetinin ve Cemil Çiçek’in anlaşılmaz bir tavırla el üstünde tutup ödüllendirdiği, Yargıtay ve HSYK üyesi yaptığı bu kişi, şimdi çok kritik bir dönemeçte Ergenekon savcı ve hakimlerinin ve yanı sıra faili meçhul cinayetlerin izini süren savcıların değiştirilmesini öneriyor. AKP bunun için mi ona bu kadar sahip çıktı? Bu sahibiyetin izahı ne? Feraset fakirliği mi, yoksa başka sebepleri de var mı? Peki, son HSYK krizinin, Çiçek’in hükümet sözcüsü sıfatıyla bir kez daha “yargı reformu stratejisi”nden söz ettiği gün patlak vermesine ne demek lâzım? 16.07.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (15.07.2009) - Darbe ve demagoji (14.07.2009) - Darbelerle hesaplaşmak (09.07.2009) - Değişen birşey var mı? (19.06.2009) - Din, siyaset, bürokrasi |