Rifat OKYAY |
|
Sonbaharı görmeden gelebilir... |
Bahar gelmiş, yaz geldi, kış gelecek... Dünyaya misafireten getirildik. Dünyanın sahibi gibi yaşıyor ve davranıyoruz. Vakit geldiğinde başka bir âleme çağrılacağız ve hesap vereceğiz... Herkes ve hep başkalarıyla yaptığımız amellerimiz dile gelecek ve bizi, kendimizi yaptıklarımızı ve yapmak için gösterdiğimiz büyük gayret ve çabaları anlatacaklar. Başkalarının aynalarında göremediğimiz fakat her zaman başkalarıyla anlattığımız ve dile getirdiğimiz her şey apaçık ve aşikâre bir şekilde haşir meydanına dökülüverecek. Gençliğimizin şatafatından ve isyankâr, itaatsız kulluğundan ya da tam tersinden anlatıldığımız zamanda müdahale edemememiz, üzüntülerimiz ve sevinçlerimiz birbirine karışacak... Binalara ve inşaa edilmelerine bakarken her bir tuğlanın yerli yerinde kullanılmasıyla yükselişini veya yanlış, eksik kullanılmasıyla çöküşünü bu dünyada gördüğümüz gibi ahirette de amellerimizin bizi yükseltişini veya alçaltışını göreceğiz... Özlenen veya çok arzulanandan ziyade, doğrunun, doğruların, en doğruların istenmesi de yetmiyor... Demek ki ve illa ki hayatın içinde hayatı veren Hayy-ı Kayyumun emirlerini gerçekleştirecek bir çalışmanın, amelin, gerçek bir gayretin, fiiliyatın içinde olmak gerekiyor... İyilere özenmek, onlar gibi olmayı istemek ve bu yollarda yürümek için kafa yormak bile inşaallah bu tarz bir gayret ve fiiliyat sayılabilir. Zaten kimsenin elinde bir sened yok ki baharı, yazı, kışı görsün... Yokluğa hayat rengi vermekten ve hayatımızı bad-ı heva boş işlerle ve günahlarla geçirmektense ölüm hakikatının boyasıyla boyanarak, her zaman gideceğimiz ve mahall-i maksudumuz olan ahirete hazırlanmak, oraya hazır olmak trilyon kere trilyon evlâdır... Kimse kimseye gittiğimiz yerde yardımcı olamayacaksa, bu dünyanın zahiri lezzet ve geçici zevklerinde de aynı tavır ve kararlılık gösterilebilmelidir. Herkes kapı çalınmadan, kapının çalınacağını bilerek hazır olmalıdır... Bizim için ve başkaları için her zaman bahar, her zaman yaz, her zaman kış ve her zaman sonbaharı görmeden gelebilir. Yeter ki, getireni götüreni bilelim ve şuurla bunu bildiğimizi bildirelim... 18.07.2009 E-Posta: [email protected] |