H. İbrahim CAN |
|
Kıbrıs’ta çözüm başka bahara! |
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Türkiye ziyaretiyle yeniden gözler Talat-Hristofyas görüşmelerine döndü. Bir yılı aşkın süredir devam eden bu görüşmelerde aşama kaydedildiği bildirilse de, görüşmelere ilişkin tutanaklar açıklanmadığı için ayrıntıları çok fazla bilinmiyor. Talat’ın açıklamalarından federal devletin yapısı ve iki toplumun siyasal eşitliği gibi konularda uzlaşma sağlandığı anlaşılmaktadır. En önemli sorun olan toprak sorunu, yani federe devletin sınırları meselesi en sona bırakılmış durumda. Talat, bu görüşmelerde ortak mutabakat zabıtları hazırlandığını, bunun bile bir gelişme olduğunu söylüyor. Talat’ın Türkiye gezisine dışişleri bakanının katılmamış olması, hükümet ile Cumhurbaşkanı arasında, bu görüşmelere ilişkin olarak yaşanan sıkıntıların bir göstergesi. Hükümet müzakerelere katılmak isterken, Talat müzakere belgelerinin zaten hükümetçe hazırlandığı ve baş başa görüşmelere başkasının katılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle bu talebi reddediyor. Ancak önemli bir sorun var görüşmelerin önünde. Nisan 2010’da KKTC’de yeni cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Onun için müzakere süresi hayli azalmış durumda. Çünkü seçim kampanyalarının başlaması ile birlikte, müzakerelerin sürdürülmesi imkânsızlaşacak. ABD de sorunun yıl sonuna kadar çözülmesini beklediklerini açıkladı. Rum lideri ise—sanki gaipten haber almış gibi—Sonbaharda Türk tarafının tezlerini değiştireceğini söylüyor. Peki yıl sonuna kadar müzakerelerin tamamlanıp, referandum aşamasına gelinmesi mümkün mü? Tek kelimeyle “hayır”. Her şeyden önce Rum kesiminin sorunun çözülmesi için bir acelesi yok. Avrupa Birliği üyesi olarak, bütün AB kaynaklarını tek taraflı olarak kullanabiliyor; serbest dolaşımdan, siyasal haklardan ve ekonomik yardımlardan yararlanabiliyor. Bu yüzden tezlerinden taviz vermesine yol açacak bir çözümü kabullenmez. Türk tarafı ise adanın tamamen askersizleştirilmesinin yanı sıra asıl olarak toprak bölüşümünde daha önce açıkladığından daha fazla taviz veremez. Ayrıca Türkiye’den göç etmiş nüfusun durumu, sonradan kaç kez el değiştirmiş gayrimenkullerin mülkiyeti vs. sorunlarının çözümü çok kolay değil. Bu arada Hristofyas’ın Birleşmiş Milletler’e bir an önce Maraş’ı bize verin şeklinde mektup yazması da, uzlaşmacı bir tavır olmaktan uzak. Görünen odur ki; Kıbrıs’ta çözüm umudu, sanılanın aksine bir başka bahara kaldı. Çünkü yıl başına kadar bu sorunların çözülerek, müzakerelerin tamamlanması, sonra da varılan anlaşmanın referandum ile iki taraf halkına—özellikle de Rum tarafına—kabul ettirilmesi güç görünüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Talat’ın kazanmaması halinde de her şeye silbaştan başlanması gerekecek. Bu konuda Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler’in yeterince katkıda bulunduğu da söylenemez. Özellikle Avrupa Birliği’nin önceki referandum sonrasında, KKTC’nin olumlu tutumu sebebiyle yaptığı vaatlerinin önemli bir kısmını tutmaması, Rum kesimini uzlaşmaya zorlamaması, sorunu daha da çözümsüz hâle getirdi. Temennimiz, bu sorunun bir an önce çözülerek, hem adaya huzurun gelmesi, hem de Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye üzerindeki ekonomik yükünün azalması. 15.07.2009 E-Posta: [email protected] |