Şaban DÖĞEN |
|
Bir kimsenin hâmîsi Allah olursa |
Mektûbât’ın Yirminci Mektub’unda sabah ve akşam namazından sonra tekrarı pekçok fazileti bulunan ve sahih bir rivayette ism-i âzam mertebesini taşıyan bir cümle-i Tevhidiyeye yer verilir, güzel izahları yapılır. Ruhlara sindirilmesi gereken hakikatlerdir bu izahlar… Öylesine teskin edici, rahatlatıcı bir özelliğe sahiptir ki, ruh, kalp başta olmak üzere bütün duygular gıdalarını alırlar. Buradan öğrendiğimize göre bir olan, ortağı, yardımcısı olmayan Allah zerrelerden kürelere kadar bütün kâinatı elinde, tasarrufunda bulundurmaktadır. Her şeyin dizgini O'nun elinde, her şeyin anahtarı O'nun yanındadır. Mülkünde istediği gibi tasarruf etmektedir. O ezelî ve ebedî hayat sahibidir. Her hayır O'nun elindedir. O'nun izin ve müsaadesi olmazsa sinek kanadını oynatamaz. O'nun yapamayacağı, gücünün yetmeyeceği şey yoktur. Bu mânâlar bu cümle-i Tevhidiyenin sadece kısa bir meâli. Bu hakikatleri ruhuna sindiren bir mü’min, böylesine bir Rabbe bağlanmanın, dayanmanın gönül huzuruyla rahatla yaşar, yatar, kalkar. “İhtimaldir ki, küre-i arz bomba olup patlasa onu korkutmaz.” Çünkü, en küçük bir hadise dahi O'nun bilgisi ve izni dışında cereyan etmemektedir. O dilemedikçe hiçbir şey olmaz. “Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki...” yemininde de yer aldığı gibi, kâinat yüzü suyu hürmetine yaratılan yüce bir Peygamberin nefsi bile Kudret Elinde bulunan Allah’a dayanmadan, O'na müracaat etmeden âciz sebeplerin hiçbir etkisi olamaz. O dilerse sebepler devreye girer. O dilemezse her şey lâl kesilir, susar. Resûlullahın (a.s.m.) hayatı boyunca son derece itminan, sükûnet ve rahatlığının temelinde şüphesiz bu inanç ve teslimiyet vardır. Kendisini öldürmek istediklerinde bile hiçbir telâşa kapılmamış, birşey yokmuşcasına son derece bir sükûnetle gerekenleri yapmıştı. Mekke müşrikleri, gün geçtikçe Müslümanların çoğaldığını görüp bu akını önlemek için müthiş ve sinsice bir karar almışlar, “Muhammed (asm) öldürülmeli. Bunun için her kabileden güçlü kuvvetli birer adam seçelim. Muhammed’in (asm) evinin etrafını kuşatalım, sabahleyin evinden çıkarken hücum edip öldürelim. Kimin öldürdüğü belli olmaz. Muhammed’in (asm) yakınları da bu kadar kabileye düşman olacak değiller ya!” demişlerdi. Fikir benimsenmişti. Fikrin sâhibi İslâmın baş düşmanı olan Ebû Cehil’di. 40 kabileden güçlü kuvvetli birer adam seçildi ve gece vakti Peygamberimizin (a.s.m.) evi kuşatıldı. Fakat onların umdukları olmayacaktı. Çünkü Allah, Resûlünün (a.s.m.) korumaktaydı. Bu korumalar hep böyle devam edecekti. Bunun birçok örneği var. Bir sonraki makalemizde bunlar üzerinde duralım. 15.07.2009 E-Posta: [email protected] |