Şaban DÖĞEN |
|
Allah için yaşamak |
Bir eser insanı hakka, hakikate, doğruya, iyiye, mükemmele götürüyorsa o eser mükemmel bir eserdir. Risâle-i Nurları tanır tanımaz İzmir Pınarbaşılı Nazmi öyle değişiklik geçirmişti ki, Allah için yaşamak, Allah için yürümek, Allah için konuşmak, Allah için koşmaktan başka birşey düşünemez hâle gelmişti. Allah ona en büyük nimetlerden birini ihsan etmişti: Asrın kuvvetli, hakikî ve etkili tefsiri Risâle-i Nurları… Bu büyük nimete kavuşma şevk ve heyecanı onu yerinde durmaz hâle getirmiş, kendisini hidayetin nuruna kavuşturan Rabbine şükür için bu hakikatleri muhtaç gönüllere duyurma gayreti içine girmişti. 1966’lar onun Nurları tanıdığı yıllar… Kendisini sevince gark eden hakikatleri köydeki arkadaşlarına anlatmak için kolları sıvıyor Nazmi. İzmir’de Halıcı Hüseyin’le tanışıyor o günlerde. O yasaklı dönemde Halıcı Hüseyin’in halılar arasından çıkarıp verdiği risâleleri hiç unutamamış. Tâ Pınarbaşı’ndan kalkıp yürüyerek İzmir’deki sohbetlere katılışını da. Derken askerlik gelmiş. Nazmi askerde de risâleleri okumaya devam etmekte. Bir gece Üstadı rüyasında görüyor. Önde Üstad, arkada genç bir topluluk gitmekteler. Üstada doğru koşuyor, elini öpüyor. Elinde bir asa var Üstadın. Asayı uzatır uzatmaz düşmanlarının darmadağın olduğunu görüyor. Sonra da “Al Nazmi bu asayı. Sana lâzım olur” diyor. Artık Nazmi sevinçten uçmakta, yerinde duramaz durumda. Bu uğurda gelebilecek her türlü çile ve sıkıntıya da hazır. Asker dönüşü 1971’de 26 kişiyle birlikte yakalanıp hapse atılıyor. 15-20 gün kadar o medrese-i Nuriye’de kalıyor. Fakat ne korku, ne yılma, ne bıkma ve ne usanma var Nazmi’de. Onun hak yolda olduğunu bilen annesi, “Devam et evlâdım” diyor. “Hapse de girsen yanındayım. Sana bakmaya hazırım.” Aşk ve şevkle devam ediyor Nazmi. Fakat onun çok önemli, büyük bir emeli var. Onu gerçekleştirme aşkıyla yanıp kavrulmakta. Bakalım bunu başarabilecek mi? Bir sonraki makalemizde de bunun üzerinde duralım İnşaallah. 12.07.2009 E-Posta: [email protected] |