Ahmet ÖZDEMİR |
|
Niçin bizim yaz okulumuz olmasın? |
Kültürümüze yaz kurslarından sonra yeni bir deyim daha eklendi: Yaz okulu. Aileler çocuklarını yaz okullarına göndermeye başladı. Eskiden yaz Kur’ân kursları vardı. Yani okullar tatil olunca çocuklar camilere gönderilirdi. Şimdi onun yerini Yaz Kur’ân okulları aldı. Bugünlerde camiler, Kur’ân kursları cıvıl cıvıl çocuklarla dolu. Rengârenk kıyafetli çocuklar her gün Yaz Kur’ân Okullarının yolunu tutuyorlar. Giderken ve gelirken aralarında geçen heyecanlı konuşmalara şahit oluyoruz. Şimdiki hocalarımız daha kültürlü, daha tecrübeli. Bazen güzel yarışmalara sahne oluyor. Çocuklar camiyi sevmeye başladı. Öğrenmenin yaşı yoktur. Belki her yaşta öğrenilecek çok şeyler vardır. Hadis-i şerifte belirtildiği gibi, “beşikten mezara” kadar devam eden bir öğrenme süreci içinde yaşıyoruz. Yani “yeter, her şeyi öğrendik!” diyecek durumda değiliz. Günümüz tasnifine göre eğitim, örgün ve yaygın olarak iki kategoriye ayrılmaktadır. İlk okuldan başlayıp üniversiteye kadar devam eden bir örgün eğitimde kategoriler ve yaşlar söz konusudur. Değişik yaş gruplarının veya kabiliyetlerinin bir arada olduğu örgün eğitimin faydalı olduğu düşünülmez. Yine okulların eğitim takvimleri vardır. Yurdumuzda sonbaharda (Eylül –Ekim) başlayan eğitime ilkbahar sonunda (Mayıs-Haziran) ara verilir ve okullarda yaz tatili başlar. Bu tatil süresi yaklaşık üç ay devam eder. Ülkemizde yaz tatilleri değişik şekillerde değerlendirilir. Kimileri sahillere koşarken, kimileri aileye yardım ederler, kimileri de yaz okullarına giderler. Yaz mevsimiyle okullarda tatil başlarken tarım kesiminde faaliyetler yoğunlaşır. Aileler tatili fırsat bilip çocuklarından aile bütçesine katkı beklerler. Eğitimin ikinci kategorisi yaygın eğitimdir. Bu eğitimde devam yoktur. Dersler vardır, sınavlar vardır. Bana göre üçüncü bir eğitim sistemi daha vardır ki, o da uzaktan eğitimdir. Bunun en güzel uygulamasını Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatında görüyoruz. O yazdığı risâle ve mektuplarla değişik yaşta ve kabiliyette olan talebelerine iman ve Kur’ân eğitimi vermiştir. Bugüne kadar onun nur irfan mektebinde belki milyonlarca talebe okumuştur. Hâlâ da okumaya devam ediyorlar. Bediüzzaman Said Nursî, talebelerine yazdığı bir mektupta yaz mevsimine dikkat çekerken, “gaflet zamanı ve derd-i maişet meşgalesi hengamı” olduğunu belirtir. Burada mevsimin insanları dünyaya çağıran ve gaflete sürükleyen yanına işaret eder. Hatıralarda Üstad, talebelerini bu tehlikeden kurtarmak için günlük okuma programı yapmalarını arzu eder. Hatta günlük okuyacakları sayfa miktarını belirlemeye çalışır. Talebeleri bahane olarak günlük işlerinin (özellikle tarla- bahçe işleri) çokluğunu ve okuyacak vakitlerinin olmadığını öne sürerler. Fakat Üstad her şeye rağmen günlük okumalarından taviz vermez. Asgarî okuma miktarını belirlemek ister. Bundan maksat nurlarla ve Nur Talebeleriyle irtibatı koparmamaktır. Talebeler arasında irtibata ağırlık vermekte ve “müfritane irtibat” diyerek konunun önemine dikkat çekmektedir. Araya bir fasıla girerse okumada gafleti netice verecek soğukluk gireceğinden endişe etmektedir. Mektupta geçen “şuhur-u selasenin çok sevaplı ibadet vakti”1 ifadesinden şimdi olduğu gibi o tarihlerde de mübarek üç ayların yaşandığını anlıyoruz. Bilindiği gibi üç aylar çok sevapların kazanıldığı verimli bir mevsimdir. Yani manevî ticaretin bol bol yapıldığı dönemdir. Geçtiğimiz günlerde Yeni Asya Gazetesi’nin Asyayla Sosyal Tesislerinde düzenlenen lise seviyesinde iki hafta süreli yaz okulunda bulunmak nasip oldu. Program ağırlıklı olarak Üstadın İşaratü’l-İ’caz adlı eserinde belirttiği dört esasa göre, yani tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ile ubudiyet2 olmak üzere hazırlanmış. Öğrencilerin 24 saati programlanmıştı. Güne sabah namazı, tesbihatı ve namaz dersi ile başlanıyordu. Sabah kahvaltısının arkasından yukarıda isimlerini belirttiğimiz derslerle devam ediliyordu. Yaz mevsiminin harareti göz önünde bulundurularak öğle vakti iki saatliğine namaz ve yemek molasına ayrılmıştı. Günlük derslerin bitiminde sosyal aktivitelere yer veriliyordu. Akşam yemeği ve namazından sonra şahsî okuma ve arkasından etütlerle devam ediliyordu. Yatsı namazıyla günlük program sona eriyordu. Namazlar mümkün mertebe cemaatle kılınıyordu. Her namazın arkasından Risâle-i Nurlardan namaz dersleri yapılıyordu. Bazen bu dersler dinleyenlere müzakere kapısını açıyordu. Okuyanlara ve dinleyenlere istifadeli dakikalar yaşatıyordu. Cuma namazları kasabanın camisinde eda edildi. Bu arada cami cemaati ve görevlileri ile tanışma ve konuşma fırsatı bulundu. Onların tesisler hakkında olumlu bilgi sahibi olduklarını öğrendik. Bu arada yakından uzaktan ziyaretçilerimiz de eksik olmadı. Onların ziyareti bizleri şevklendirdi. Programa ağırlıklı olarak Ankara’da okuyan liseli öğrencilerin yanı sıra Mersin’den, Konya’dan, Çanakkale’den, Urfa’dan ve Trabzon’dan da öğrenciler katıldı. Yaz okulu devam ederken çevrede bulunan yerler gezilip sosyal imkânlarından faydalanıldı. Değişik çevrelerden gelen öğrencilerin kaynaşmasına vesile olan yaz okulu Nur mekteb-i irfanının başlangıcı olan Barla gezisi ile taçlandırıldı. Bir sonraki program İnşallah, ilköğretim ikinci kademeye (orta okul) yönelik yaz okulu olacak. Yaz okuluna katılan bütün öğrencileri ve görev yapan ağabeylerini tebrik ediyorum. Ben bu programda yıllar öncesi lise yıllarıma gittim. O günleri hayalen hatırladım. O günkü zor şartlarda çektiğimiz sıkıntıları düşündüm. Bugünlere ulaştıran Rabbime okunan kitapların harfleri ve teneffüs ettiğimiz havanın zerreleri adedince şükrettim. Demek bizim de yaz okulumuz oluyormuş. Bu deneme idi. İleride daha güzel yaz okulları olacağına inanıyorum. Çocuklarımız için açılan yaz okullarını duyunca doğrusu çok seviniyorum. Peki ailelerin yukarıdaki mânâya uygun yaz okulları olamaz mı? Niçin olmasın? Annelerin, babaların bu tip okullara elbette ihtiyaçları var. Helâl dairesinde ailelerle birlikte yaz okulları yapılabilir. Aile yaz okullarına çocukların da katılması unutulmaz hatıralar bırakacaktır. Artık yaz okullarının yapılabileceği kendimize ait güzel tesislerimiz mevcut: Barla’da, Tekirdağ’da, Ayaş / Ankara’da. Öğrencileri, görevlileri ve tesislerin yapılmasında katkıda bulunanları duâlarınızdan eksik etmeyin. Olur mu?..
Dipnotlar:
1. Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, s. 89. 2. Bediüzzaman Said Nursî, İşaratü’l-İ’caz, s. 28. 20.07.2009 E-Posta: [email protected] |