Faruk ÇAKIR |
|
Gerçekler buharlaşmaz |
Hemen her gün, birbirinden dikkat çekici yeni ‘haber’lerle karşılaşılıyor. Yıllardan beri ‘büyük gazete’lerin yalanlarıyla büyümüş olanlar bu haberleri görünce şok oluyor, ama hadiselerin iç yüzünü yaşandığı günlerde tahmin edenler için bu haberler hiç de sürpriz sayılmaz. Dün bir gazete, “Fadime Şahin buhar oldu” manşetiyle çıkmıştı. Habere göre, Ergenekon’da ifadesi alınmak istenen Fadime Şahin, yeni tipi ve kimliğiyle sırra kadem basmış, adeta ortadan kaybolmuş. Devletin ‘tanık koruma programı’yla yeni bir kimliğe kavuşan Şahin, ikinci kez estetik ameliyat yaptırmış ve kayıplara karışmış. (Haber Turk, 19 Temmuz 2009) Bu haberi duyanların bir kısmı, “Vah, vah” dese de; 28 Şubat’ın aslını ve astarını bilenler bu ‘numaralar’ın bayatladığını söyleyebilir. 28 Şubat sürecinde ‘vazife’sini yapan bütün figüranlar, daha sonra ortadan kayboldu. Tabiî ‘kayboldu’ mu yoksa birilerince ‘Kaybolun’ mu dendi o da ayrı bir mesele... 28 Şubat günleri hatırlanacak olursa, her taşın altından bir ‘irtica olayı’ çıkıyordu. O günlerde de imkânlar ölçüsünde bütün bunların birer ‘oyun ve tuzak’ olduğu anlatılmaya çalışıldı, ama maalesef dinleyen olmadı. Aynı şekilde terörle mücadele adına yapılan bazı yanlışlar da kamuoyundan itina ile gizlendi. Aylarca, belki de yıllarca boşa harcanan imkânlar sonucu Türkiye’nin beli doğrulmaz hale geldi. Bilhassa sınır ötesi operasyonlarda iddialı sözler sarf edildi. “Teröristlerin her anını izliyoruz, onlara firsat vermeyeceğiz” diyenler yok muydu? Peki, o iddialı sözlere o gün inanan ‘sessiz çoğunluk’ daha sonra terörün sona ermediğini görünce ne düşündü? 28 Şubat’ın figüranı ya da figüranları buharlaşmış olsa da gerçekler buharlaşmaz. O gerçek de şudur: 28 Şubat 1997 süreci öncesi ve sonrasında yapılan bütün icraatlar yeniden elden geçirilmelidir. Türkiye’yi bu sıkıntılı sürece sokanlar ne gibi menfaatler elde ettiler? O gün ‘figüran’ bulanlar, acaba aynı alışkanlıklarını bugün de sürdürüyor mu? 28 Şubat süreciyle kurulan tuzağa düşülmeseydi, Ergenekon şebekesi bu kadar dal budak salabilir miydi? Elbette her hadisenin arkasında bir ‘komplo’ aramak doğru olmaz. Fakat Türkiye’nin bu konuda çok zengin olduğu bellidir. “Tek parti” devrinden başlayarak bu günde yaşanan yüzlerce hadisede bir ‘tuzak’ görmek mümkün. 27 Mayıs da, 12 Eylül de bu tuzakların sadece ara duraklarıdır. Bu bakımdan önümüzdeki yıllarda yeni tuzakların kurulup, yeni figüranların ortaya çıkmasını istemiyorsak; çarenin hür, adil ve demokrat bir yönetimde olduğunu görmeliyiz. ‘Buharlaşan insanlar’ da istemiyorsak aynı yolu takip etmeliyiz. Türkiye’nin menfaati; daha hür, daha demokrat ve daha adil olmaktadır. Bunu temin etmenin yolu da yeni ve gerçekten sivil bir anayasa hazırlayabilmektir. Türkiye’yi idare edenler ‘vaadetme’yi bir yana bırakıp ‘icraat’larını ortaya koymaya başlasalar iyi olur. Sür’at asrındayız ve zaman; sel gibi akıp gidiyor. “Figüran”ları buharlaştırmayı başarmış olsalar da, gerçekleri buharlaştırmayı başaramayacaklar İnşallah. 20.07.2009 E-Posta: [email protected] |