Faruk ÇAKIR |
|
Hep birlikte mücadele edelim |
Trafik kazalarıyla ilgili olarak açıklanan istatistikî bilgiler, ciddî bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bu rakamlara göre Türkiye’de son 10 yılda meydana gelen trafik kazalarında 50 binden fazla kişi öldü, 1 milyonun üzerinde kişi yaralandı ya da sakat kaldı. Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Başkanlığının ‘’2008 yılı Trafik Faaliyet Raporu’’nda yer alan rakamlara göre, Türkiye’de trafik kazalarındaki ölümler, ‘’ölüm nedenleri’’ arasında üçüncü sırada yer alıyor. Bu rakamlara göre yılda ortalama 5 bin kişi trafik kazalarında vefat ediyor. Yine bu kazalarda; yılda ortalama olarak 20 bin kişinin yaralandığı belli. Peki bütün bu yaralanma ve ölümlere ilave olarak, meydana gelen maddî zarar da göz önüne alınırsa neler kaybettiğimizin farkında mıyız? Bakınız, 12 Eylül ihtilâlini yapanların bahanesi neydi? “İhtilâle hazırlanma ve hazırlama süreci”nde çıkarılan anarşik olaylarda yaklaşık 5 bin kişi ölmüştü. İhtilâli yapanlar da bu rakamı bahane edip, demokrasiyi katletmiş, yönetime el koymuşlardı. Belki uygun bir benzetme değil, ama meydana gelen trafik kazalarında yılda 5 bin kişi ölüp, 20 bin kişi de yaralandığına göre; niçin bu rakamlar bir ‘darbe/ihtilâl’ sebebi görülmez? “Darbe ve ihtilâl” laflarını yel alıp götürsün! Türkiye yansa da ihtilâlin çare olmadığının farkında ve şuurundayız. Burada dikkat çekmek istediğimiz konu, ihtilâlcilerin her türlü bahaneyi ileri sürüp yönetime el koymaya çalışırken; bir gün olsun bu konuları ‘problem’ olarak görmemesidir! İnsan hayatı önemli olduğuna göre; anarşi ya da terör sebebiyle ölenlere acıyıp, trafik kazalarında meydana gelen ölümleri ‘normal’ karşılamak doğru mudur? Kader cihetinde bakınca arada fark yok. Âmenna; kader birdir ve tagayyür edip değişmez. Fakat mümkün olan tedbirleri almakta ne mahzur var? Meselâ, son yıllarda yapılan ‘duble yol’ların ölümlü trafik kazalarını azalttığı ifade ediliyor. Madem öyle, bu yolları bütün vatan sathına yaymak gerekmez mi? Tabiî ki burada unutulmaması gereken çok önemli başka bir nokta var: Hele hele ölümlü trafik kazalarının büyük bir bölümüne ‘sarhoş’luk sebep oluyor. Aklı iptal edip insanı ‘deli’ haline getiren alkollü içkiler, şoförlerin kaza yapmasına ve binlerce kişinin ölümüne sebep oluyorlar. Hemen hatırlayalım; otoyollardaki benzin istasyonlarında da insanı sarhoş eden içkiler satılıyor! Bu kadar çeklişki her halde sadece bizde olur! Yeteri kadar dile getirilmiyorsa da trafik kazalarında en büyük ‘suçlu’ alkollü içkilerdir. Dolayısı ile alkollü içkilerin önünü açan, onlara karşı ciddî mücadele yürütmeyen Türkiye’nin idarecileridir, belki de hepimiziz. Ölüm ve yaralanma ile sonuçlanan trafik kazalarının yüzde 60’ının “kural ihlâllerinden” meydana geldiği belirtiliyor. Ama ‘deli’ hükmünde olan ‘sarhoş’lardan kurallara uyması beklenebilir mi? Dünyada, trafik kazalarından kaynaklanan maddî zarar ise yıllık 518 milyar doları buluyormuş. Bu para ile belki de dünyadaki açlığı sona erdirmek mümkün. O halde hem ülkemizde hem de bütün dünyada alkollü içkilerle hep birlikte ve kararlı bir şekilde mücadele etmek gerekir. Çünkü bu mücadeleden bütün dünya kârlı çıkacak. Hem maddî, hem de manevî anlamda. Alkollü içkilerin bütün kötülüklerin anası olduğunu bilelim ve bu şuurla mücadelemizi yürütelim. Hep birlikte... 14.07.2009 E-Posta: [email protected] |