Cevher İLHAN |
|
“İptal”e kapı açan tereddüt |
Hâlen gün aşırı onlarca-yüzlerce insanın katledildiği, işgalden sonra öldürülenlerin sayısının iki milyona ulaştığı Irak artık kanıksandı. Yine işgalden bu yana büyük bir baskı ve “terör” dalgası altında yüz binlerce sivilin katledildiği Afganistan’da ve Pakistan’da kargaşa ve katliam devam ederken, kamuoyu Çin’in Doğu Türkistan’da yeniden azdırdığı zulüm ve vahşete kilitlendi. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı Gül’ün “onayladığı” askerî personele sivil mahkemelerde yargılama yolu açan yasa yeterince tartışılamadı. Öncelikle şunu belirtelim ki Türkiye’nin Kopenhag siyasî kriterleri çerçevesinde vaad ettiği, AB’nin demokratikleşme standardına uyumu hedefleyen sözkonusu düzenleme, oldukça olumlu bir gelişme. Türkiye’nin demokratikleşme ve yargı reformunda mevzuatını, çoktandır ciddî bir adım atmadığı AB müktesebatı ışığında geliştirme açısından fevkalâde önemli. Ne var ki bütün bunlarla beraber, hükümetin geceyarısı yasayı değiştirmedeki ürkekliği, daha baştan yasanın 12 Eylül darbe Anayasasına “aykırılığı” iddialarına kozlar sunuyor. Yasayı “veto” etmeyip imzalayan Cumhurbaşkanı’nın “tereddütlü” gerekçesi, peşinen yasanın Anayasa Mahkemesi’nde “iptali”ne kapı açan bir zâfiyet ortaya çıkarıyor… YASA GÜÇLÜ ARGÜMANLARLA SAVUNULMALI “Onaylama gerekçesi”nin sonunda, “yasanın uygulanmasında askerlik hizmeti bakımından disipline ve hukukî güvencelere ilişkin olarak ortaya çıkması muhtemel tereddütler”e dikkat çekilmesi ve hükümetten ivedi biçimde “bu tereddütleri giderecek ek düzenleme” istenmesinin bu haliyle “iptale” malzeme edileceği anlaşılmakta. Hükûmet ve iktidar partisinin güçlü argümanlarla yasanın arkasında durmak yerine, bu “tereddütler”e sebebiyet veren kırılgan tavrı da bunu kuvvetlendirmekte. Öncelikle Başbakan Yardımcısı ve hükûmet sözcüsü Çiçek’in yasa çıkar çıkmaz, “Yasa, Anayasa Mahkemesine götürülebilir, uygunluk denetimini yapacak olan makam, Anayasa Mahkemesidir; Anayasaya uygun olduğunu söyleyenler de var, aykırı olabileceği iddiasında olanlar da var” ifâdeleriyle tereddütlü “iptal” alternatifini seslendirmesi, bu kırılmanın sinyallerini vermekte. Bu arada başta Başbakan Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Arınç olmak üzere hükümetin, Köşk’ün gerekçesi üzerine, sözkonusu “tereddütlerin giderilmesi” için yeni yasama döneminde derhal gerekli düzenlemelerin yapılacağını bildirmeleri, siyasî iktidarın bu en tabii ve gerekli değişikliğe dair “tereddütler”i kabul ettiğine yorumlanmakta. Ve bu “tereddüt”, AB müzâkere sürecindeki Ankara’nın demokratikleşmedeki gevşekliğinin açık bir göstergesi olmakta… Görünen o ki Gül’ün aynen “türban formülü”yle başörtüsü ile ilgili anayasa değişikliğinde olduğu gibi, “imzaladığı” bir yasa hakkında “tereddüt” bildirmesi ve hükûmetten âcilen “yeni bir düzenleme”yi talep etmesi, “iptalciler”ce bu yasanın da iptaline gerekçede istimal edilecek. “Onaylayan” makamın bile “tereddütlü” saydığı yasanın iptali istenecek… Hükümet, her şeyden önce bu tereddütlü tavırdan vazgeçmeli. Muhalefetin “iptal” için başvuracağını açıkça deklâre ettiği düzenleme için siyasî iktidar, bütün gücüyle hiçbir kırılganlığa ve geri adıma mahal bırakmayacak bir irâde sergilemeli; demokratik direnç göstermeli… “KIRILGAN VAZİYET”TEN SAKINMALI… Keza Cumhurbaşkanı’nın “gerekçesi”nde de belirttiği gibi, düzenlemenin AB’ye katılım ortaklığı belgesinde ve 2004 ilerleme raporunda “sivil-asker ilişkileri” başlığı altında ve 2008 raporundaki “kısa sürede çözülmesi gereken sorunlar” bölümünde yer aldığı haklı vurgusu yapılmalı. Avrupa’da sivillerin barış zamanında askerî mahkemelerde yargılandığı tek ülkenin Türkiye olduğu nazara verilmeli; Türkiye’nin kararlarına uyacağını taahhüd ettiği AİHM’in “askerî mahkemelerin bağımsız olamayacağı” kararına atıfta bulunulmalı. AKP iktidarı, AB’nin demokrasi ve hukukun üstünlüğünü esas alan müktesebatında sivil siyasî demokratik irâdenin ve otoritenin hâkimiyeti için gereğine sahip çıkmalı. Kamuoyunda tereddüt oluşturan, zihinleri bulandıran ve “iptal istemi”ni haklı kılan çekingen politikalardan sakınılmalı… Aksi halde “tereddütlü” kırılgan vaziyet, AB müzâkere sürecinde demokratik irâdenin üstünlüğü için bu “gerekli” düzenlemeyi daha baştan “iptal” sürecine sokacak… Dahası demokratikleşmenin mühim bir vetiresi olan “yargı reformu”nu, siyasetin demokratikleşmesini ve diğer demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel hak ve hürriyetlere dair reformları bir defa daha geride bıraktıracak… Yazık olur… 14.07.2009 E-Posta: [email protected] |