Faruk ÇAKIR |
|
Yasakçılığı bırak, sıfırlara bak! |
Her yıl olduğu gibi bu yıl da açıklanan ÖSS sonuçları hayal kırıklığına sebep oldu. Elbette açıklanan neticeler sebebiyle çok sevinen aileler ve öğrenciler vardır. Umduğu kadar puan alamayanların şahsî üzüntüleri bir yana, asıl üzülmesi gerekenler Türkiye’yi ‘idare edenler’ olmalı. Nedense bir gerçeği görmek istemiyoruz: Mevcut haliyle eğitim sistemimiz başarılı değil! Yapılan bütün imtihanlar bunu ortaya koyuyor. İlk okul öğrencilerinin girdiği çeşitli imtihanlardan ÖSS imtihanına, KPSS’den ‘ehliyet imtihanı’na kadar her konuda karnelerimiz zayıflarla dolu. Neticelerin dün açıklanan Öğrenci Seçme Sınavıyla (ÖSS) ilgili haberlere bakıldığında bu durum ap açık görülüyor. İmtihana giren 1.3 milyon adaydan yaklaşık 30 bin adayın ÖSS puanları hesaplanmamış. (AA, 12 Temmuz 2009) Tabiî bu bir ‘hata’dan değil, imtihana giren 30 bin öğrencinin ‘cevap kâğıtları’nın hesaplanmaya değer bulunmamasından kaynaklanmış. Hesaplanmış olsa belki de eksi puan alacaklardı... Bu neticeye şaşırdık mı? Elbette şaşırmadık, ama üzüldük! Tabiî ki ilk defa böyle üzücü neticelerle karşılaşıyor değiliz. Eğitimdeki ‘kötüye gidiş’ uzun yılların ihmali neticesi sürüp gidiyor. Üzüldüğümüz nokta, bu neticelere rağmen Türkiye’yi idare edenlerin uyanmaması, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam etmesi... Bu neticeler kulak arkası edilebilecek neticeler midir? Hemen yarın bir eğitim sempozyumu toplayıp çare aranması gerekmez mi? Bu söylediklerimiz, ciğerleri yananlar içindir. Yoksa, “Bu günü de akşam ettik, bir de emekli olabilirsek ne mutlu bize” diye düşünenlere sözümüz yok. Kim olursa olsun, nutukları ve cilâlı lâfları bir yana bırakıp bu yaraya merhem sürmemiz gerekir. Ne yapabiliriz? Önce problemin varlığını kabul etmek lâzım. “Eğitimde problem yok, her şey güllük gülistanlık” diyenler bu sıkıntılara çare bulabilir mi? Çağın şartlarına uygun eğitim için yeni keşiflere de gerek yok. Başarılı örnekleri incelemek ve gereğini yapmak yeterli. Aynı şekilde başarısız metodları da elimizin tersiyle itmeliyiz. Meselâ, yıllar yılı çocuklarımıza ‘yabancı dil’ dersleri veririz. Peki, bir Allah’ın kulu çıkıp da bu derslerin yeterli olduğunu ve normal bir ‘lise’de dil öğrenilebildiğini söyleyebilir mi? Benzer şekilde bütün dersler ve sistem elden geçirilmeli. Çocuklarımızı boş şeylerle meşgul etmeyelim. Hayatta lâzım olacak bilgileri verelim. En büyük sıkıntının da ilke ve inkılâpların arkasına sığınıp; “tek tip düşünce sistemi empoze etmek” olduğunu artık görelim. İşlerini güçlerini bırakıp, başörtülü öğrencilere engel çıkarmaya çalışan ‘yasakçılar’ acaba bu neticeleri nasıl değerlendiriyorlar? Yoksa ÖSS sonuçları, onların ilgi ve bilgi sahası değil mi? Kanunsuz bir yasağı sürdürmek için ortaya konulan gayretin yarısı, ‘sıfırsız eğitim’ hedefi için ortaya konulabilse daha iyi olmaz mıydı? Türkiye ne zaman ki başörtüsünü değil de, ‘sıfır’ları problem olarak görür; işte o zaman ‘kaliteli eğitim’e yönelme imkânı buluruz. Bu neticede, başörtüsü yasağı mağdurlarının ahı da vardır! 13.07.2009 E-Posta: [email protected] |