Faruk ÇAKIR |
|
‘Tebliğ’ bekleyenler var |
Gençlik üzerine yapılan her araştırmadan dikkat çekici neticeler çıkıyor. Gençlerin ne düşündüğü, hedefleri ve bu hedeflere ulaşmak için ortaya koyacakları çalışmaların bilinmesi için araştırma yapılması gerekiyor. New York ve Bahçeşehir Üniversitelerinin ortaklaşa hazırladığı “Genç Kimlikler_Siyasal, Kültürel ve Sosyal Kimlikleri Bakımından Türkiye Gençliği” başlıklı bir araştırma da bu cümleden önemli sonuçları ortaya koymuş. Yrd. Doç. Dr. Selçuk Şirin’in öncülüğünde yapılan araştırmada ortaya çıkan neticelerden bizce en dikkat çekici olan, gençlerin yarısına yakınının 5 vakit namaz kılıyor olması. (Hürriyet, 20 Temmuz 2009) Tabiî ki bu rakamlar her zaman tartışmalı rakamlardır. Ama aktarılan bilgide bir hata yoksa, gençlerin yarısına yakınının vakit namazlarını kılıyor olması çok sevindirici. Gerçi aynı araştırmaya göre, gençlerin yüzde 54’ü hiç bir zaman Cuma namazına gitmiyormuş. Cuma namazına gitmeyenlerin vakit namazı kılması kolay olmadığına göre bu rakamlarda bir ‘hata’ olması söz konusu. Yoksa, gençlerin yarısına yakını “Cuma namazı kılıyor” demek mi istenmiş? Her ne ise. Bunca tahribata rağmen gençlerin büyük çoğunluğunun Cuma namazı dahi olsa camilere koşması millet ekseriyetini sevindirirken, birilerini de mutlaka üzmüştür. Her yaştan 15 milyon genç ‘yarattığını’ iddia edenlerin ‘listesi’nde her halde gençlerin camilere koşması yoktu. Öyle olsa 18 yıl boyunca, minarelerden yükselmesi gereken “Allah_ü Ekber”ler yasaklanır mıydı? “Sol”un ideologlarından olduğu ifade edilen Zülfü Dicleli de dinin, İslâmın ‘yok sayılması’nın yanlış olduğunu ifade etmiş. “Sol”a seslenen Dicleli, şöyle demiş: “Sol önce dinin gericilik kaynağı olduğu saçmalığınından vazgeçmeli. Bu ülkede halkın yaşadığı bir İslâm kültürü var. Sol, İslâmla temas surmak, barışmak zorunda.” (Taraf, 20 Temmuz 2009) Bu ‘itiraf’ dile getirildiğine göre, “Sol, İslâma düşmanlık yapmıştır” kanaatini izhar etmek her halde itiraz görmez. Solun sergilediği bu tavrın zararı sadece kendisine olmuş olsa belki itiraz etmeye gerek kalmazdı. Ne yazık ki bu tavır, millet ekseriyetine de zarar vermiştir. Türkiye’yi ‘idare eden’lerin büyük bir çoğunluğu uzun zaman bu anlayışa sahip oldukları için faturayı millet ödemiştir. ‘Sol’un İslâmı tanıması, onunla barışması hem ‘solcular’ın, hem de Türkiye’nin menfaatinedir. O halde bunu temin için iki tarafın da samimî adımlar atmasında fayda var. Zaten İslâmî camianın işi, ‘doğru İslâm’ı herkese anlatmak, ulaştırmak ve tanıtmak değil mi? “Sol”dan gelen bu çağırya müsbet cevaplar verilmesini temenni etmek durumundayız. Gerek gençliğin içinde bulunduğu durum ve gerekse ‘sol’un durumu ortada. Her iki cenaha da ulaşmak, onları gerçeklerle buluşturmak şart. Zaten ‘tebliğ’ de bu değil mi? İhmal edilmiş olsa da asıl vazifemizin ‘tebliğ’ olduğunu da unutmayalım... 21.07.2009 E-Posta: [email protected] |