23 Temmuz 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Süleyman KÖSMENE

Vahdetü'l-vücut ve ölüm


A+ | A-

İzmir’den okuyucumuz: “Dokuzuncu Lem’ada, ‘Vahdetü’l-Vücudun ince kusurlarını herkes göremez ve muhtaç değil’ deniyor. Burada geçen Vahdetü’l-Vücudun ince kusurları sözüyle ne anlatılmak isteniyor?”

Dokuzuncu Lem’a, Vahdetü’l-Vücudun ince sırları ile ilgili sorulan sorulara cevap sadedinde yazılmıştır. Vahdetü’l-Vücut, varlıkta birlik demek olup, gerçek vücut sahibi olarak sadece Cenâb-ı Allah’ı bilmek, O’nun dışındaki diğer varlıkları Cenâb-ı Allah’ın varlığı yanında birer hayal veya gölge görmeye dayanan bir tasavvuf mesleğidir. Meslek, kendi bütünlüğü ve kendi mantığı içinde düşünüldüğünde doğru fikirlere sahiptir. Fakat kendi mantığının dışından bakıldığında, yani kendi bütünlüğü anlaşılmadığında, dalâlete ve yanlış düşüncelere kapı açabilecek tehlikeli kilometre taşları ihtiva ediyor.

Bediüzzaman’a göre, Vahdetü’l-Vücut mesleği her ne kadar kendi bütünlüğü içinde doğru fikirler ihtiva etse de, Kur’ân âyetlerinin açık mânâlarını incitiyor. Zira Kur’ân âyetlerine göre, yaratılmış olan mevcudat söz konusudur, mevcudat aynasında Allah’ın kudret ve iradesi ile vücut bulan nakışlar Allah’ın eserleridir. Eşyanın, Kadîr-i Ezelî’nin icat, irade ve kudretiyle yarattığı bir vücudu vardır. Esma-i İlâhiyeden Hallâk, Rezzâk gibi çok isimlerin mazharları vehmî ve hayalî şeyler olamaz. Madem o isimler hakikatlidirler; elbette mazharları olan varlıkların da haricî hakikatleri vardır. Varlıklar O değil, O’ndandır. Öyleyse, her şey O’ndandır. Öyleyse, her şey O değil ki, “Lâ mevcude illa hu” (O’ndan başka varlık yoktur) denilsin. Oysa, O’ndan başka, O’nun isimlerinin tecellileriyle vücuda getirdiği mevcudat vardır.

Öyleyse, Vahdetü’l-Vücut mesleğinde Kur’ân’ın açık mânâsını inciten hatalar söz konusudur. Fakat bu meslekte giden Muhyiddin-i Arabî makbul zatlardandır. Kendine mahsus bir makamı vardır. Bir harika kutuptur. Bir ferid-i devrandır. Fakat bu meselede eşyanın aynada yansıyan görüntüsü ile eşyanın gerçeğini kıyaslayıp, eşyanın başka mertebesini düşünmeyerek, “La mevcude illa hu” demiş. Bir mertebeyi nazara almış. Oysa eşyanın gerçek mertebesi Allah’ın isimlerine dayandığından, eşya hayalden ibaret değil, hakikattirler. Bundan dolayı da Muhyiddin-i Arabî’nin mesleği kendine mahsus kalmış, yayılıp geniş kitlelere hitap etmemiştir.

***

Ümit Bey: “Daha önce de sormuştum ama sorum yanıtlanmadı. Acaba insanın ölüm biçiminden yorumlar çıkarılabilir mi? Örneğin yatağında ölenle kazada ölen veya yüz üstü ölenle uyuyor gibi ölen arasında fark var mıdır? Ölünün yüz ifadesi acaba onun ahiretteki durumu veya zor ölümü ile ilgili mesaj verir mi?”

İnsanın ölüm biçiminden, ölünün hali ile ilgili sağlıklı yorumlar çıkarılmaz. Ölünün ölüm biçimi veya yüz ifadesi belki zor ölümü hakkında ip ucu verir, fakat ahiretteki durumu hakkında asla bilgi vermez. Ölüm hali başka, âhiret hayatı başkadır.

Ölüm esnasında duyulan ölüm acısı kişinin günahlarına kefaret olarak da gelebilir. Nasıl dünyadaki bir musîbet kişinin günahlarına bedel gelebiliyorsa, ölüm esnasında karşılaşılan zorluk veya duyulan acı da kişinin günahlarına bedel gelebilir. Bu da af ve mağfireti getirir. Bu durumda zor ölümü rahmetle yorumlamak gerekir. Çünkü arkası rahmettir. Zor, ama sabırla geçen hayatın arkası rahmet olduğu gibi.

Nitekim Bediüzzaman Hazretleri bildiriyor ki, “yol esnasında ölüm, kabir gibi görünen meşakkatler netice itibariyle saadetlerdir. Çünkü nûrânî âlemlere giden yol, kabirden geçer ve en büyük saadetler, büyük ve acı felâketlerin neticesidir.”

Demek ölüm acısından değil, affedilmemekten ve bağışlanmamaktan korkmak gerekir. Cenâb-ı Allah hepimize güzel ölüm versin. Âmîn…

23.07.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (22.07.2009) - Hile-i Şer'iye nedir?

  (21.07.2009) - Çocuk terbiyesi cennet adımlarındandır

  (20.07.2009) - İşârâtü’l-i'caz’da hidâyet kavramı

  (19.07.2009) - Adım adım Mi’raca adım adım cennete

  (18.07.2009) - Cemaatle namazda bazı hususlar

  (17.07.2009) - Zekât bereketi

  (16.07.2009) - Kısa kısa

  (14.07.2009) - Kur’ân’ın cihanşûmûl değerleri

  (13.07.2009) - Kur’ân’da Ebrar

  (12.07.2009) - Kendini bilen, Rabbini bilir

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.