Cevher İLHAN |
|
“Nabız yoklama”yla kamuoyunu hazırlamak |
Yaz ortasında Ankara’nın gündemi yoğun. Günlerdir devam eden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda önceki gün 16 saat süren görüşmelerde yine kriz aşılamayınca “yargıda yaz kararnâmesi”ne “ara formül” bulundu. Rutin atamaları kapsayan 1332 kişilik kararname imzalandı; lâkin Bakanlık tarafından 6 Temmuz 2009’da HSYK’ya sunulan Adlî Yargı Unvanlı Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları Hakkındaki Kararname Taslağı ile İdarî Hakim ve Savcılarına Ait Kararname Taslağı’na ilişkin çalışmalar devam edecek. Belli ki bu süreçte kamuoyunun tepkisi ölçülecek… Bu arada, Meclis’in 4 Ağustos’ta olağanüstü toplanacağı Meclis başkanlığı için anamuhalefetin “Toptan’ı destekleme” deklâresine rağmen, iktidar partisinde “nabız yoklaması” devam ediyor. Ne var ki, bu “nabız yoklaması”nın da sonuçta Başbakan Erdoğan’ın ağzından çıkan isimle neticeleneceği görülüyor. Diğer yandan, iğneden ipliğe yeni zamların yer aldığı kemer sıkma paketi ve akaryakıt zammının başını çektiği yedi maddesi yürürlüğe giren 37 maddelik “yeni zam paketi”, Mâliye Bakanlığı’nca “yalanlansa” da bunun da bir kamuoyunu alıştırma taktiği olduğu anlaşılmakta. Zira sözkonusu açıklamada, “ekonomik program hazırlığı çerçevesinde teknik tedbir çalışmalarının sürdürüldüğü” ve “orta vadeli program”ın hazırlıklarının yapıldığı ve “henüz tamamlanmadığı”, “uygulamaya konulacak karara bağlanmış olan politikaların üzerinde çalışıldığı” bildirilmekte. Görünen o ki Başbakan’ın belirttiği IMF ile anlaşma imzalanması öncesi, ekonomi bürokratlarının hazırladığı ve 2011 yılına kadar alınacak vergilere, ÖTV’den MTV’ye (motorlu taşıt vergilerine), ilâçtan cep telefonlarına kadar birçok hayatî kaleme “malî disiplin kapsamı”nda fahiş zamlara halkı hazırlama çalışması yapılmakta. Önce çok ağır rakamlar telâffuz edilecek; peşinden bazıları revize edilerek kamuoyu yeni gelen vergi ve zam dalgasına alıştırılacak…
“ÖCALAN’IN MUHATAP ALINMASI” ŞARTI… Ancak kamuoyu hazırlama ve nabız yoklamada Ankara’nın en baş tartışması, Öcalan’ın avukatları aracılığıyla Ankara’ya ulaştıracağı ve kamuoyuna duyuracağı “Kürt sorunu” için “yol haritası.” En son Kandil’deki terör örgütünün fiilî lideri Karayılan’dan Ankara’ya iletilen “mesaj”da ve DTP’nin “İskoç ve Bask modeli” olarak “Türkiye’nin 23 özerk eyâlete bölünmesi”ni önerdiği raporlarının arkasında, çeyrek asırdır 40 bin insanın katlinden sorumlu İmralı’daki terörist başının olduğu anlaşılıyor. Öcalan’ın, PKK’nin 25 yıl önce silâhlı eylemlere başladığı 15 Ağustos’ta açıklayacağı “dört maddelik yol haritası”nda “Kürt sorunu”na ilişkin tekliflerinin mâlûm medyada tartışılmasının “Öcalan’ı Kürtlerin baş temsilcisi” olarak lanse edip “meşrûlaştırma” ve “terörü siyasallaştırma” hedefine yönelik olduğu kaydediliyor. “Yol haritası” öncesi Başbakan’ın MGK üyesi bakanlarla “sorunun çözümü” için bir araya geldiği ve hükûmet sözcüsü Çiçek’in, “Güvenlik ve terör konusu hükümetimizin her zaman önem verdiğimiz konulardır” sözü dahi bu maksada yorumlanıyor. Keza “devletin İmralı’yla görüşmesini uygun bulmayan patronlar kulübü TÜSİAD’ın devreye girip, DTP ile görüşecek olması da aynı amaca hizmet ettiği değerlendirmesi yapılıyor. Zira DTP, son dönemde özellikle “özerklik önerisi” meselesinde “İmralı’nın tâlilmatı”yla hareket ediyor ve tıpkı Karayılan gibi, “terör örgütünün silâh bırakması ve dağdan inmesini” bütün teröristleri toptan affeden “genel af”la birlikte “Ankara’nın çözüm için Öcalan’ı muhatap almasını” şart koşuyor. ANKARA, ECNEBÎ OYUNUNA GELMEMELİ… Plân, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusunu “özerklik” paravanıyla ayırmak. Etnik ayırımla bölünüp parçalanmasına; “özerklik”le ortaya atılan fitnenin tahrikiyle tefrika ve iftirakın daha da derinleştirilmesine zemin hazırlamak. Taktik, Marksist-Leninist terör örgütü başını, Müslüman Kürdlerin “lideri” konumuna getirmek. Bundandır ki, Öcalan’ın açıklamalarının, “PKK teröründe ve Kürt sorununda tarihî bir dönemeç oluşturabileceği” propagandası yapılmakta. Strateji bunun üzerine kurulmakta. Maksat, bin sene Türklerle omuz omuza cihad eden ve yan yana şehid düşen Türklere karşı Kürtleri “kavmiyetçilik kavgası”yla kullanmak. Bediüzzaman’ın bir asır önceki tesbitiyle, “Asırlardan beri vahdet-i İslâmiyenin (İslâm birliğini ve kardeşliğinin) fedâkâr ve cesur hadimi (hizmetçisi) ve taraftarı olarak yaşamış ve dinî an’anesine sadakati gâye-i hayat bilmiş olan ve bu uğurda beşyüzbin şehid veren Kürdleri”, “iftirak emelleri”yle Müslümanlıktan toparıp tarihî ve hayatî düşmanlarının yanına itmek. “Pek mânânsız Kürdlük davası”yla Müslüman Kürdleri, diğer Müslüman unsurlar aleyhinde istimal etmek. “Kürdleri ecnebi boyunduruğu (sömürgesi) altına sokup millet-i tâbie (esir ve sömürge millet) haline getirmek.” (Eski Said Dönemi Eserleri, 519-521) Ankara, hâricî ecnebî oyunlarına gelmemeli… 23.07.2009 E-Posta: [email protected] |