Halil USLU |
|
Lokman Yaylası’ndan Asr-ı Saadet’e |
Lokman Sûresi, 34 âyet. Kısa bir sûre, fakat Kur’ân’ın dört esası olan “Tevhid, Nübüvvet, Haşir ve Adalet-İbadet” bu sûrede tevhidî delillerle zikredilmektedir. Hz. Davud’dan (as) ders alan Hz. Lokman’ın (as) oğluna verdiği öğütler zikredilmektedir. Bu âyetler günümüz sosyal hayatının temel taşlarını muhafaza etmekte olup, ne kadar elzem olduğu berrak olarak görülmektedir. Elbette ve gerçekten Kur’ân’ın her âyeti, her kelimesi ve her harfi sırlar manzumesi ve bir bitmez hazinedir. Kur’ân’a gönül verenler, İslâm’la müşerref olanlar, Kâinatın Serveri Efendimiz’e (asm) bağlılığını hissettirmek için, çevresi ve coğrafi iklimiyle, zeminiyle Arabistan çöllerini andıran, ikamet ettikleri bu meskûn yere “Lokman Yaylası” adını verirler. Çok kıraç bir arazi, kuyu suları içilen bu belde, Konya ilimizin 31 ilçesinden bir ilçesi olan, 4 belediyelik 15 köy ve 185 mezrası bulunan tarihi Karapınar ilçemizin sınırları içerisinde bir belde. Türkiye’nin 45 bin köy ve mezrasından bir parça. Köyün muhtarı ve ağası Karapınar müftüsü muhterem Ahmet Ergenekon’a gelir ve derler ki: “Bizim yayla köyümüzde cami, imam yok ve Ramazan ayı geldi, buraya bir aylık geçici bir din görevlisi gönder. Salonu büyük bir evimizi boşaltıp, mescid olarak kullanacağız ve teravihlerimizi burada kılacağız, yardım et bize.” Değerli müftümüz de eski eğitimci imamlardan, fedakâr ve çalışkan Ali Kaval Hocaya ricâ ederek buraya göndertir. Ali Hocamız Ramazan-ı Şerifin birinci gününde gelir, göreve başlar ve oradaki ahaliye 5 vakit namaz kıldırmaya ve akabinde cemaatle teravih kıldırmaya başlar. Faal olan hocamız bununla da kalmaz, yan gelip yatmaz, yaylanın sakinleri olan çocuklardan askerden yeni gelenlerden cemaatin büyüklerine kadar İman ve Kur’ân derslerini verir. Bir ikram-ı İlâhî olarak da bu faaliyetle birlikte bu küçük beldede tarihinde ilk defa merkezi sistemle ezan okunmaya başlar, kadın erkek ağlaşırlar ve Allahu ekber derler. Bu arada müftü kardeşimizden, Ali Hocamızdan ve Ereğlili ağabey ve kardeşlerimizden de davet aldık, “Yaylaya gidilecek ve oradaki cemaatle birlikte namaz kılınacak.” Dâvete icabet ettik. Eğitimci Hüseyin ve A. Çömçe Beyler ve müftümüzle birlikte buraya intikal ettik. Fakat çok hislendim, gözlerim yaşlarla doldu. Çünkü toprak, zemin ve hizmet mahalli bir çok cihetle Asr-ı Saadet’i andırıyordu. Kavurucu sıcak, toz ve toprak içinde, her bitkinin yetişmediği ve ancak hayvancılık yapılan çorak bir arazi. Cami yok, evleri mescid yapmışlar, bir hayli zaman mazinin derinliklerinden kendimi kurtaramadım. İslâmın ilk gelişi ve yayılışı ve Asr-ı Saadet’te Efendimizin (asm) maruz kaldığı inanılmaz eziyetler, güçlükler, imkânsızlıklar vesâireler beni alıp götürdü. Köy odasındaki mescide teravihten sonraki hitâbemde bunları anlatmaya çalıştım. Hz. Peygamber (asm) “Kimin ayakları Allah yolunda tozlanırsa, Allah onu cehennem ateşine haram kılar”1 buyurur ve on binlerce Sahabe-i Kiram bu iman ve itikat içinde Arap çöllerini aşar, bizim yaylalara kadar gelirler. Üç kıt'ada, kısa zaman diliminde İslâmiyet büyük bir ihtişamla yayılır ve kabul edilir. Lokman Yaylası ile Karapınar arası 25 km. Müftü beye dedim: “Acaba şimdiki Müslümanlar bu 25 km’lik çölü yayan ve çıplak ayakla aşabilirler mi?” Müftü bey: “İmdadımıza arabalar yetişti, İnşaallah onun tozlanan tekerleri aynı mânâyı deruhte eder” dedi. Bu çoşku ve bu aşk içinde durmadan Konya Ereğlisi’ne geçtik, orada da bütün can dostlarımızla iki sahur ve bir iftarda bulunduk. Dersler, sohbetler, cemaatle namazlar ve ziyaretler ayların sultanı Ramazan’ın boşa geçmediğini bize hatırlattı. Emeği geçen bütün yayla sakinlerine, Ali Hocamıza, müftü bey ve ekipteki kardeşlerime, muhterem Fikri Günen ve Bahaddin Ağabeyimize, Durhasan Çaylak, H. Çopur ve Temel Dıvarcı kardeşlerime ve diğer zevâta binler tebrikler. Yayladan Asr-ı Saadet’e fikren ve hayalen bile gitmek ne büyük bir lezzet-i mânevî!
Dipnotlar: 1- Camiü’s-Sağir: 6:76, Hadis no: 8486 11.09.2009 E-Posta: [email protected] |