Nurullah AKAY |
|
“Ümmet”in bir ferdi olabilmek |
İnsanları değişik cihetlere götüren birbirinden farklı yollar bulunmaktadır. Bu yollardan sadece bir tanesi insanlığı huzur ve saadete götürmektedir ki, şüphesiz o da, Kur’ân’ın eşine rastlanmayan büyük caddesidir. Bilhassa “ahirzaman” olan zamanımızın insanlarını felâketlere götüren eğri yolları her zamankinden fazladır. Dünya hayatının sonlarına doğru geldiğimiz asrımızda, şeytânî yaklaşımların insanlığa kurtuluş ümidi olarak sunduğu karanlık yollar saymakla bitmemektedir. Bu sebeple ancak kılı kırk yaran insanlar, zamanımızda en doğru olan yolu bulabilmektedir. Sadece kuru bir iddiâ olarak değil, bol delil göstererek insanlığı sahil-i selâmete ulaştıracak tek yolun, İslâm’ın Kur’ân hakikatlerinden ibaret olan ve Yüce İnsan Muhammed’in (asm) mübarek şahsında hayata geçirilen tek şaşırmaz ve şaşırtmaz yol olduğunu söyleyebiliriz. Kur’ân’ın bütün hükümleri kendilerini bütün akıllara kabul ettirmiş ve şimdiye kadar yaşanan bütün hayatlar üzerinde en müsbet bir şekilde tesirini göstermiştir. İnsanı gerçek insan yapan, ruhlara hayat, kalplere nur, akıllara istikamet veren Kur’ân hükümlerinin, en güzel bir şekilde yaratılıp bu fani dünyada misafir edilerek imtihana tabi tutulan insan üzerinde hükümfermâ olmaması için dünyanın bütün şeytanları büyük mücadele vermektedirler. Şeytanın ağababası olan nefis şeytânî planlarda ana rol üstlenmektedir. İnsanî hüviyetini kaybetmemiş bütün akılları kendine musahhar eden, bütün kalpleri de ihtizaza getiren Muhammedî (asm) hayatın insan hayatına verdiği huzurun bir benzeri şimdiye kadar ortaya konulmamasına rağmen, ne yazık ki nefis ve şeytanın tuzaklarına düşenler bu büyük nurlu yolu görmemekte veya görmek istememektedirler. Bütün insanlara, Âlemlerin Rabbinin gönderdiği Kur’ânî mesajlarla hitap eden Muhammedü’l-Emin’in insanlığa verdiği aydınlık dünyalar ve huzurlu âlemler başka hangi yerde bulunabilmiştir şimdiye kadar? O yüce insanı hangi düşman, akıl ve mantığıyla mağlûp edebilmiş, hangi şeytan yanlış yollara sevk edebilmiştir? Kim ondan daha fazla insanlığa şefkat edebilmiş, kim onun ortaya koymuş olduğu gerçekleri çürütebilme gücünü kendinde bulabilmiştir? Şüphesiz Muhammed-i Zîşan (asm) bütün insanlık için bir rahmettir. Ona ümmet olanlar büyük bir bahtiyarlığı yakalayabilmişlerdir. O Resul-i Kibriya’nın yoluna girenler, onun hayat tarzını kendine rehber edinenler dünyanın en bahtiyar insanlarıdırlar. Onu tanımak, onun sünnetlerinin takipçisi olmak gerçek insan olmak demektir. Ne yazık ki, ifsad komitesi, müntesiplerini bile o övülen Yüce Peygamberden (asm) ayırmak için bütün karanlık planlarını ortaya koymaktadırlar. Nefis bir taraftan şeytanî duyguları dünyamızda canlandırmaya çalışırken, diğer taraftan da gözlerimize aldatıcı sahte güzellikler göstermekte ve İslâm’ın aydınlık dünyasından bizleri uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Sadece dünya ile irtibatlı hayatlar önümüze serilmekte, zulümleriyle iştihar etmiş kahramanlara intisabımız sağlanmaya çalışılmaktadır. Unsurî hastalıklar ve ırkî intisaplar ile Kur’ân’ın Muhammedî caddesinden soğutulmak istenmekteyiz. İslâm toplumunu dünyaları aydınlatan huzurlu yollarından ayırmak için zındıka komiteleri ellerinden geleni yapmaktadır. Şüphesiz, hem el’an yaşadığımız dünyaya huzur ve saadet verecek, hem de ölümden sonraki hayatımıza ebedî saadet kazandıracak İslâm’ın Muhammedî terbiyesinden uzaklaşmak ümmetin en büyük kaybı olacaktır. İnsanları çeşit çeşit yaratan, onları kabilelere ayıran, onların dillerine değişik konuşma şekilleri yerleştiren Kâinatın Yaratıcısı Allah değil midir? Hangi insan kendi iradesini bu durumlarda kullanabilmiştir? O halde Allah’ın kudret eseri olan durumlar hakkında nasıl kendi nefislerimize pay çıkarıp başka insanlar üzerinde üstünlük hak iddia edebiliriz? Bu ahmakane duruma aklı başında olan hiçbir insan, hususan hiçbir Müslüman düşmemelidir. İnsanlığın tek kurtuluş yolu, Rabb-i Rahîme hakikî kul olmak ve Habib-i Muhammed’in (asm) Sünnet-i Seniyyesini hayata geçirmekle bulunabilir. Dünya ve ahirette hiç işimize yaramayacak yollarda gitmek ve sahte kahramanları rehber edinmek telâfisi mümkün olmayan zararlarla bizi karşı karşıya getirirse bu hasarı nasıl telâfi edebileceğiz? 07.09.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (01.09.2009) - Ramazan düşünceleri (25.08.2009) - Kendimizi tanımak için düşünelim |