Nurullah AKAY |
|
Ruhum “arayış” diyor |
Âfâka dalan ve kendini unutan kendimle yüzleşmek istiyorum zaman zaman. Böyle zamanlarda kafamda yer edinen gecekonduları ve gündüzkonduları yıkmak için büyük çaba sarf etmek zorunda kalıyorum. Çünkü zihnimin iman ve Kur’ân nurlarıyla nurlanması gereken köşelerinde yabancı unsurların istilâsını hissediyorum böyle zamanlarda. Aklımı, kalbimi ve sâir duygularımı dünyanın dünyaya ait olan görüntülerine kapatmak, sonra da dünyanın Yaratıcısına ait olan manzaralarına yöneltmek istiyorum kendimi aramaya koyulduğum zamanlarda. Böyle zamanlarda eşya arasında, kayıp durumda olduğumu daha iyi anlıyorum. Ben de kayıp bürosuna müracaat etmesi gerekenlerden oluyorum. Anlıyorum ki gerçekte kendi kendimi tam mânâsıyla bulmuş değilim henüz. Kayıplarda oluşan hüznün bedenimi istilâ ettiği zamanlarda arayışların değerini daha iyi anlıyorum. Hayatın arayışlardan ibaret olduğu gerçeği böyle zamanlarda kendini daha kolay bir şekilde bana kabul ettirmektedir. Kendimi arayıp bulmalıyım, kayıp durumlardan kurtulmalıyım bir an önce. Arayışlarla imtihan oluyorum bu kısa ömrümde. Zaman hep kayıplarda olanların aleyhine işliyor. Zamanı yönlendirip lehine çevirenlerin yanında olmak ister insan olan insan. Çünkü gerçekleri bulmayanlar, kendilerini keşfetmeyenler gerçek mânâsıyla Rabbi de bulamayacaklardır. Elimden gelseydi âfâkiyâta karşı savaş hâlinde olurdum her zaman. Çünkü boğulduğumu hissediyorum büyük dünya denizinde çoğu zaman. Bu derin denizlerden kurtulmak için yüzmeyi iyi bilmek gerektir. Yüzerek sığ denizleri aşmalı, selâmet sahillerine ulaşmalıyım. Çünkü benliğim keşfedilmeyi bekliyor yanı başımda. Çözülmesi gereken düğümler, açılması gereken sırlar var kendime has dünyamda. Ruhuma vurulmuş anlamsız prangalarımdan kurtulmalı, kalbimin gerçeklere açılan kapakçıklarını açmalıyım bir an önce. Mânevî iklimlerin serin rüzgârlarına yönelmeliyim, başı dik, havası temiz yüksek dağların başında. Nuh Peygamber’in (as) gemisi gibi olmalı benim için o yüce dağların başı. Oralara ruhumu boğan, kalbimi karartan, aklımı yoldan çıkarmaya çalışan iblisler ulaşamayacak ve onlar sellerde boğulurken ben oradan saadetler ülkesine kanat açacağım. Aklımı alıp götüren hırsızlardan kurtulmalıyım, aklımı kalbin çelik zırhlı kalesi içine almalıyım. Kendimi keşfetmişsem, Rabbimi biliyor isem, Peygamberimi (asm) seviyorsam bir an önce kendime gelmenin yollarını aramalıyım. Kurtulmalıyım beni benden ve Rabbimden uzaklaştırmak isteyen iblislerden. Hira Nur Mağarasına sığınmalıyım, Rabbimin benimle olduğunu düşünmeli, iman etmeliyim. O birincinin (asm) yolunda, ikincinin arkasında yola devam etmeliyim. Ben de müşriklerden, kezzablardan kaçıp muhacir olmalı, doğruların safına katılmalıyım. Çöllere düşüp kızgın güneşler altında susuz kalmayı göze almadan “Medine”lere varamayacağımı biliyorum. Dünyanın meşakkatlerini sabırla bir bir atlamadan huzur ülkesine varılamayacağını hissediyorum. Onun için “sabır” diliyorum sabır hazinesinin sahibi olan Rabbimden... Ashab-ı Kehf misâli karanlıklardan kaçmak için uyumaya kendimi vermeliyim diye düşünüyorum bazen. Böyle zalim hükümdarlar bir bir cehenneme giderken ben mağaramda Rabbim tarafından korunacağım. Uyandığım zaman kıtmirlerin bile insanım diyenleri geçtiğini göreceğim. Böylece kıtmirlerden bile aşağı düşenleri ibretle seyredeceğim. Karanlıkların prensleri insan olmak isteyenlerin peşinde olacaklardır her zaman. Müthiş saldırılara karşı müthiş bir savaş içindedir insan olmak isteyenler. İnsanlık için savaşanlar ellerindeki elmas kılıçları durmadan sallamak, küfrün askerlerini yerlere sermek durumundadırlar. Yorulduk diye silâhlarımızı bırakamayız, zırhlarımızı çıkaramayız. Tehlike büyük, kendimizi savunmak ve kazanmak zorundayız. 18.08.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları |