Ali OKTAY |
|
Cat Stevens’dan Yusuf İslam’a değişim |
ise sondaydım sanırım. Yıl da 1987 olsa gerek. Hayat çizgimin değişimine vesile olan ortaokuldan beri sınıf arkadaşım sevgili İzzet Akyol (Eski Köprü okuyucuları bu ismi hatırlayacaklardır.) Yusuf İslam’ın İstanbul’a geldiğini ve konuşma yapmak üzere bir konferansa katılacağını söylemişti. Hıristiyanlıktan Müslümanlığa geçmiş ve neredeyse bir efsane haline gelmiş Yusuf İslam’ı dinlemeye gitmemek ne mümkündü? Akşam vakti Taksim Tepebaşı’ndaki oldukça geniş salonda bizim gibi büyük bir merak ve heyecanla Yusuf İslam’ı görmeye, dinlemeye gelen bini aşkın kişiyle birlikteydik. Heyecanla beklenen an geldi ve Yusuf İslam salona girdi. Bir heyecan dalgası salonda yayılıyordu. Nasıl Müslüman olduğunu anlatmaya başladı: Dünyaca tanınıyor, şarkıları albümleri yüz binlerce satıyordu. Zengindi, ünlüydü, gençti, hayranları sürekli etrafındaydı… Ama! Mutsuzdu. Kalabalıklar arasında yalnızdı, yüzü gülerken ruhu ağlıyordu. Arayış içindeydi. Bir gün okyanus kıyısında yüzmeye gitmişti. Açılmıştı. Bir an sahilden ne kadar uzaklaştığını fark etti. Dönmek istiyordu, ama ne mümkün. O an Allah’a duâ etmişti. “Allahım eğer beni kurtarırsan senin istediğin gibi bir insan olacağım.” Duâsı biter bitmez nereden geldiğini anlayamadığı bir dalga onu sahile kadar götürecekti. Kurtulmuştu. Bu kurtuluş aslında onun manevî kurtuluşuna da vesile olacaktı. Arayış içinde olduğunu bilen ağabeyi ona bir de Kur’ân getirmişti. Önce pek ilgilenmemiş, yatağının kenarında öylece bırakmıştı. Bir gün Kur’ânı eline alır. Kapağını çevirir. Daha ilk sayfada okuduğu âyetle birlikte ruhunda fırtınalar koptuğunu adeta çarpıldığını görür. Aradığını bulmuştur. Nihayet Kelime-i Şehadet getirerek 1977 yılında İslâmiyetle şereflenir. Sözlerinin burasında salonda müthiş bir alkış tufanı kopmuştu. Nefeslerimizi tutarak dinlediğimiz bu öykünün Müslümanlıkla sonuçlanmasından duyduğumuz mutluluğu, coşkuyu göstermek için bütün salon olarak alkışlamak zorunda hissetmiştik kendimizi. Fakat Yusuf İslam bundan pek hoşlanmamıştı. Tercümanlığını yapan kişi, “Yusuf Bey alkışlanmak istemiyor ve çok rahatsız oluyor. Ona eski hayatında aldığı alkışları hatırlatıyor, o yüzden lütfen alkışlamayalım bir daha” diye uyarmıştı. Konuşmayı sonuna kadar dinledik ve programdan ayrıldık. Çevredeki küçük bir camide namazı kılmak üzere ezanı beklerken, bir de baktık ki Yusuf İslam da gelivermiş. Namazı camide beraberce eda ettik. Bizim için 22 yıl öncesindeki hoş ve güzel bir anıydı bu. Neden bu hatırayı anlattım durup dururken derseniz; geçtiğimiz hafta gazetelerde Yusuf İslam haber ve yorumları epeyce bir yer tutmuştu. Sebebi ise yıllar sonra Road singer (Yol Şarkıcısı) isimli yeni bir albüm yapmıştı. Gazete ve televizyonlar bunu Yusuf İslam’ın tekrar müziğe dönüşü olarak yansıtmışlardı. Gerçektende ne olmuştu da Yusuf İslam tekrar ilâhî dışında şarkıların yer aldığı bir albüm yapma ihtiyacı duymuştu. Yıllar öncesinde aldığım Talael Bedru albümü ve eski şarkılarının yer aldığı kasetini hâlâ saklıyordum. Az da dinlememiştim hani. Fakat bu albümde neyin nesiydi? Müslümanlığa geçişinin ardından önce müziğe tamamen sırt çevirme, yıllar sonra Talalel Bedru albümü ve ilâhileri sadece bendir eşliğinde söyleme. Yakın zamanlara gelince koro eşliğinde ve iyi bir müzik altyapısı ile yaptığı çalışmalar. 2006’da “an other cup” (Bir Fincan Daha) albümünün ardından, şimdide Road Singer (Yol Şarkıcısı). Yusuf İslam’da bir değişim mi başladı acaba? diye insan merak ediyor. Zaman’dan Dilek Hayırlı’ya verdiği röportaj da Yusuf İslam bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Bazen geri dönmek için gitmeliyiz. Bugün, yeniden müzik yapma kararım daha önceki görüşlerimi değiştirmeme dayanıyor. İslâm’ı kucakladıktan sonra pek çok insan bana beste yapmaya ve albüm çıkarmaya devam etmemi söyledi. Fakat o günlerde çok dikkatliydim; beni yanlış yönlendirmelerinden korkuyordum. Sadece insanların söyledikleriyle hareket etmenin yetersiz olduğunu, yaptığın şeye önce kendinin inanman gerektiğini biliyorum. Peygamber’in bazı müzik türlerine izin verdiğini hatta zaman zaman bunu teşvik ettiğini gösteren hadisler olduğunu öğrendim. İslâm’da her zaman yeri olacağını düşündüğüm güzel sözleri müzikle birleştirmenin dine zarar vermeyeceğini tam tersine onu kuvvetlendireceğini düşündüm. Müslüman sanatçıları ve bizim hayat felsefemizi takdir eden insanların olması iyidir diye düşünüyorum.’’ Yusuf İslam, bu dönüşümün sebebini işte böyle özetliyor. Bence mantıklı bir yaklaşım. Cat Stevens, İslâm’ı seçtikten sonra keşke tamamen her şeye sırt çevirmek yerine o popülaritesini daha çok insanın Müslümanlığı tanımasına, seçmesine vesile kılabilseydi diyorum. Bunu da yapabilirdi aslında. Dünyada milyonlarca hayranı olan bir sanatçının İslâm’ı seçmesi elbette onu sevenlerin merakını, araştırma ihtiyacını celbetmiştir. Onun gibi arayış içinde olan sevenlerini yönlendirerek İslâm’la tanışmalarına zemin hazırlayabilirdi bu durum. İnsanların hayat seyri içinde yaşadığı keskin dönüşler, sert yön değişiklikleri nedense beni biraz düşündürür. Sonraki adımların ne olacağını kestirememekten endişelenirim. Heyecanla ve hızlı hareket edip kontrolünü yitiren insanların başladığı noktaya dönmeleri olağan bir durum. Yusuf İslam’ın yaşadığı bu fikir değişikliği, aynı zamanda müziğin insan hayatındaki yerini ve hayra dönük olarak kullanılması gereğinin önemini göstermektedir. Zira müzik aynı zamanda bir mesaj verebilme vasıtası. İnşallah Cat Stevens’ın Yusuf İslam olarak devam eden hak yoldaki yolculuğu “road singer (Yol şarkıcısı)” albümündeki halis niyetine muvafık olarak devam eder. 12.08.2009 E-Posta: alioktay@alioktay. net |