Sami CEBECİ |
|
Barla buluşmaları |
Barla, dehşetli bir din yıkıcılığının hüküm sürdüğü ve millî eğitim üzerinden yeni nesillerin köklerinden ve dinlerinden koparılmaya çalışıldığı bir zamanda, ehl-i imanın imanını kurtarma projesinin hayata geçirildiği mübârek beldenin adıdır. Asrın mânevî sahibi Bediüzzaman Hazretlerinin “Taşıyla toprağıyla mübârektir” dediği iki ilden biri Isparta, diğeri Urfa’dır. Isparta’nın her tarafı Risâle-i Nurlarla mübârekiyet kazanmakla birlikte, Barla birincidir. Çünkü, Üstad Hazretleri orada dokuz yıla yakın kalmış, her karış toprağında iz bırakmıştır. Risâle-i Nur Külliyatının bir kısmı Cennet Bahçesinde, bazıları Karakavak Mevkiinde, diğerleri Bey Deresi gibi sâir Barla bağ ve bahçelerinde telif edilmiştir. Buralarda “Bir zaman gelecek, ben bu risâleleri bütün dünyaya okutturacağım” diyen Üstad’a o günkü talebeleri hayret edermiş. Çünkü, yıllar geçtiği halde kırk elli kişiyi geçmeyen insanlarla bu hizmet yürütülüyormuş. Oysa, Bediüzzaman Hazretleri bu günleri görerek o iddialı konuşmasını yapmış. Kırkın üzerinde dünya diline tercüme edilen Nur Risâleleri, şimdi yedi kıt’ada bulunan yüz doksan üç devlette okunuyor, Bediüzzaman adına üniversitelerde kürsüler kuruluyor, Risâle-i Nurlar üzerine sempozyumlar düzenleniyor. Üstadın haklı olduğunu zaman tasdik ediyor. Her yılın Ağustos ayı yaklaştığında beni bir heyecan sarar. Bir hasret ve özlemdir Barla benim için. Duygularım galeyana gelir. Dünyanın her türlü sıkıntılarından uzak, güya âhiret âleminden bir köşede gibi hayal ederim kendimi. Barla buluşmaları, dostlarla cennette buluşmak gibidir. 2009 yılı Ağustos ayının ilk haftası, yine böyle bir buluşmaya sahne oldu. Bir kısmıyla ilk defa tanıştığımız, ancak bir hafta içinde kırk yıllık ahbap gibi kardeşlik duygularına sahip olduğumuz dostlarımız oldu. İstanbul, Ankara, İzmir, İzmit, Manisa, Urfa, Kdz. Ereğli ve sâir il ve ilçelerden gelen gönül dostlarıyla, bir hafta içinde âdetâ mânevî bir cennet hayatı yaşadık. Öğrencilerin yaz okuma programlarına benzer ve namaza endeksli programımız vardı. Günlük toplam dört buçuk saati bulan ortak okumalarımız oldu. Üstadın “Risâle-i Nur yüzer keşfiyâtı hâvidir” dediği, mânevî keşfiyât olan konuları müzâkere ettik. Meslek ve meşrebimizin temel esaslarını ihtivâ eden İhlâs ve Hücumât-ı Sitte Risâlelerinden dersler yapıldı. Hizmet Rehberi tâkip edildi. Çam Dağı, Cennet Bahçesi, Üstadın kaldığı ev, Karakavak Bahçesi, Barla Kabristanı gibi yerler ziyaret edildi. Üstadı defalarca gören ve tayyare ile risâleleri çeşitli illere taşıyan Ali Demirel Ağabeyden çok değerli hâtıralar dinlendi. Tadı damağımızda kalan, az zamana çok işler sığdırılan bir haftalık program, unutulmaz hâtıralara ve dostluklara vesile oldu. Barla buluşmaları, başka bir sahneye de vesile oldu. Her yaz Barla’ya gittiğimizde, gündüzleri de gelen, fakat genellikle akşam derslerine sürekli katılan Mehmet Güvenç Ağabeyin vefat haberi geldi. İkindi namazını Cami-i Kebir’de kıldıktan sonra, onu babası Marangoz Mustafa Çavuş, annesi ve ağabeyinin ortasına defnederek, Üstadın ve sâir Nur kahramanlarının bulunduğu berzah âlemine uğurladık. Onun buluşması da öyleydi. Berat Gecesiydi. Bahtiyar bir insandı. O gece kabre girmek salih kullar için hayırlı bir işâretti. Yüce Allah’ın rahmetiyle dünya semasına tecelli edip “Yok mu Benden bağışlanma dileyen, onu bağışlayayım..! Yok mu rızık isteyen ona rızık vereyim! Yok mu belâdan kurtulmak isteyen, onu belâdan kurtarayım!” diye tan yeri ağarıncaya kadar nidâ ettiği gece, kabre girmek saadetlerin en büyüğüdür. Berat Gecesi, Barla Yeni Asya Sosyal Tesislerimizde hatimler, Cevşenler okuyup, kaza namazları ve istiğfar ve salâvatlarla geceyi ihyâ ettik. Mehmet Güvenç Ağabeyle birlikte bütün Nur Talebelerini, ulemayı, evliyâullahı, müçtehitleri, Üstadımızı, Barla Kabristanında medfun bulunanları, Sahabe-i Kirâmı ve hâssaten Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimizi (asm) duâlarımızla yâd ettik. Kandil gecesini Barla’da ihyâ etmek gerçekten çok farklı bir duyguydu. Bütün bunlar için Allah’a ne kadar şükretsek yine azdır. 12.08.2009 E-Posta: [email protected] |