Umut YAVUZ |
|
Nijerya’da Batılılaşma sancıları ve katliâmlar |
Geçtiğimiz günlerde yaklaşık 800 kişinin polis tarafından öldürülmesiyle gündeme gelen Nijerya’da neler oluyor? Aslında 140 milyon nüfuslu Afrika’nın en büyük ülkesi Nijerya, Türkiye’nin 1920’lerde yaşadığı acı deneyimleri bugün yaşıyor. Nüfusunun yarısı Müslüman olan Nijerya’da bugün 4 eyalette şeriat yasaları ile hüküm veriliyor. Geri kalan yerlerde ise laik ve Batı yanlısı bir yönetim anlayışı hükümferma durumda. 2007 yılında Nijerya Millî Eğitim Bakanlığı’nın bütün ülkede Batı müfredatına uygun bir millî eğitim sistemine geçileceğini duyurmasıyla birlikte bu ülkede gerginlik ve problemler su yüzüne çıktı. Batı yanlısı Nijerya hükümetinin zaten şeriat kurallarının hükümferma olduğu bölgelerin varlığından uzun süredir rahatsız olduğu biliniyordu. Bu girişim ile birlikte bir zamanlar Türkiye’mizde de yaşanan “tevhid-i tedrisat” sancıları Nijerya’da yaşanmaya başlandı. Bu girişimin karşısında en fazla klâsik medrese eğitimi alanlar duruyordu. Nitekim bunlar Muhammed Yusuf adında bir liderin etrafında toplanarak Nijerya’nın daha çok kuzey bölgelerde etkin olan Bako Haram adında bir hareket teşkil ettiler. Bu hareketin temelleri 2002 yılına dayanıyor ve Batı tarzı eğitim yerine klâsik medrese eğitiminin geçerli olması gerektiğini savunuyor. Ancak hükümet ülkedeki Müslümanların hassasiyetlerini bilmesine rağmen tutup da medresede eğitim alanların diplomalarının geçersiz sayılacağına yönelik bir karar alınca olaylar çığrından çıkmış ve Müslüman gruplar bu duruma ciddî anlamda tepki göstermişlerdi. İlk bakışta sadece eğitim konusundaki endişelerle kurulan bu hareket de sonraları bir şekilde silâha sarılıyor ve ilk eylemini bir polis karakoluna saldırarak gerçekleştiriyor. Silâhlı eylemlerin sözkonusu Bako Haram hareketinin oldukça genişlemesi ve gruba işsiz ve fakir gençlerin de dahil olmasından sonra gerçekleşmiş olduğu söyleniyor. Nijerya’da Müslümanları temsil etmesi gereken İslâmî Cemaatler Birliği de laik hükümet yanlısı bir tavır takınınca bu tür gruplar otomatik olarak marjinalleşiyor. Öte yandan Nijerya’da muhtemelen bir takım provokasyonlar neticesinde yaşanan bu türden olaylar sonrasında durum hep sanki Müslüman-Hıristiyan çatışması olarak lanse ediliyor ve burada suçlu taraf hep Müslümanlar oluyor. Afrika’nın en fazla petrol ihraç eden ülkesi Nijerya’da petrolden kaynaklanan zenginliğin ise neredeyse tamamının Hıristiyan elitler tarafından paylaşıldığı ve Müslümanların genel itibariyle fakir ve ikinci sınıf bir hayat yaşamak durumunda kaldıklarını da hatırlatmak gerekiyor. Hal böyle olunca da genelde ezilen ve fakir kalan Müslüman kesim oluyor. Zira en güzel imkânlarla en iyi eğitimi elit Hıristiyanlar alınca hemen her konumda her türlü iş ve geçim imkânına da onlar sahip oluyor. Son zamanlarda Nijerya’daki harekete uluslar arası arenada Taliban ismi de takılınca Müslüman kıyımı iyiden iyiye meşrû ve mübah görülmeye başlandı. Dolayısıyla sokaklarda yüzlerce insanın öldürülmesi ve topluca gömülmesi olayları dünya kamuoyunda hiç yer almıyor ve tepki dahi görmüyor. Çünkü orada ölenler Müslüman ve üstelik isimleri de Taliban ilân edilmiş durumda. Elbette her defasında söylemiş olduğumuz gibi, hiçbir hal ve şartta Müslümanların dahilde silâha sarılması ve masumları öldürecek bir takım eylemlere girmesi doğru değildir ve İslâmla bağdaşır bir şey değildir. Ancak hemen her coğrafyada bir şekilde Müslümanların ezilmeye çalışılması, haklarının gasp edilmesi ve kapitalist cereyanlar ve akımlar tarafından sindirilmeye çalışılması, buna ses çıkarınca da bir takım provokatif girişimlerle marjinalleştirilerek terörize edilmesi ve sonra da meşrû bir şeymiş gibi yüzlercesinin katledilmesi en hafif tabiriyle “insanlıkla” bağdaşır bir şey değildir. Vahşi kapitalizm ve Batılılaşma cereyanları Müslümanları bir süre daha rahatsız edecektir. Ancak gün gelecek devran dönecektir. Zira zulüm ilelebed devam edemez. 06.08.2009 E-Posta: [email protected] |