Halil USLU |
|
Milliyetimiz bir vücuttur |
Bugünkü siyasîlere ve iktidardaki şahsiyetlere bir ders-i ibret olsun diye 3 Şubat 1977’de cereyan eden bir hatıramı nakletmek istiyorum. O da şudur: Yakın arkadaşlarımdan N. Şahiner ve R. İzmirli’yi de yanıma alarak, daha önce kendilerinden randevu aldığım, o dönemin AP genel idare kurulu üyesi, İstanbul milletvekili, Cumhuriyetin kuruluşunda dört önemli zevâttan biri olan Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy’un evine gittik. Bir kast-ı tevâfuk eseri olarak babaları, eski cumhurbaşkanı Celal Bayar da evde bulunmaktaymış, kendi çalışma odalarına bizi kabul ettiler. Çünkü bizim gayemiz de Celâl Bayar’ı görmek, Hz. Bediüzzaman ile ilgili görüşleri ve kendi düşüncelerimizi belirtmekti. “Lâf lâfı açar” mucibince bizler, merhum Celâl Bayar, kızı Nilüfer Hanım, onun eşi Dr. Ahmet Bey ve Yassıada mahkemesinde yargılanan eski milletvekillerinden bazı zevâtın da konuşmalara iştirakiyle sohbet ve ziyaretimiz 2 saat 40 dakikayı bulmuştu. Çok zeki bir insan olan Celâl Bayar, hem bizi imtihan, hem Bediüzzaman’ı tekrar öğrenmek, hem de proje bazında bir suâl sordu ve dedi ki: “Sizin meşrutiyetle ve bugünkü sistemle alâkanız ve görüşünüz nedir? Merhum Said Nursî ne diyor?” Biz de, Hz. Bediüzzaman’ın Münâzarât eserinde 1900'lü yılların başında şarktaki birçok aşiretlerin aklı erenlerine, çadırlarda ve bir çok mekânlarda anlattığı ve sonradan Münâzarât eserinde neşrettiği “Size kısa bir söz söyleyeceğim; ezber edebilirsiniz, işte: Eski hâl muhal; ya yeni hâl veya izmihlâl… Acaba sizin şu çadırınız parça parça yandırılırsa, külü havaya savrulursa, o külden yeniden çadır edip içinde oturmak kabil midir?..” tarzındaki satırları aktardık. Harb-i Umumi’yi görmüş, Yassıadalarda işkencelere maruz kalmış olan DP lideri, o koca devlet adamı Celal Bayar dedi ki: “Evlâtlarım, gençler! Benim Said Nursî’ye sevgim şimdi bir kat daha arttı. Yorum ancak bu kadar olabilir..” Akabinde, kızı Nilüfer Hanım ve eşi Dr. Ahmet Bey “Lütfen bu sözleri bir daha söyler misiniz?” dediler. Günün ve uzun sohbetimizin mihenk ve püf noktası bu olmuştu. 2009 itibarıyla büyük dünya ailesine baktığımızda 7 milyarlık dünya ailesinde, 193 devletin 140’ının sandığa gitmekte ve yeni sistemi, yani meşrûtiyet, cumhuriyet ve çoğulcu parlamenter sistemi benimsediği görülmektedir. Keşke 57 İslâm ülkesinin kısm-ı azâmı böyle olsa. Türkiye’de geçmişteki ihtilâller bizleri sandıktan uzaklaştırdı, her uzaklaştığımızda Türkiye maddî ve manevî düşüşlere geçti, büyük yaralar aldı. Bugün İslâm dünyası da bundan farklı değildir. Millete proje sunanların evvelâ Irak ve Kuzey Irak’taki Müslümanların nasıl bir hayata dûçâr edildiklerini ve başlarındaki kişilerin nasıl kişiler olduğunu iyi düşünmeleri lâzımdır. Oradaki halkın bugün gerçek reyi de, gerçek hukukları da yoktur, tarumar edilmiştir. Nerede sandık ve nerede gerçek oylar? Ayrı bir konu... Yine o tarihi sohbetimizde merdâne ve gayet olgun bir sesle ve o günün heyecanıyla Hz. Bediüzzaman’ın Münâzarât eserinden bir sözünü daha naklettik ve yorumlar yaptık, o da şudur: “Milliyetimiz bir vücuttur, ruhu İslâmiyet, aklı iman ve Kur’ân’dır.” Evet bin yıllık tarihin şahadetiyle kimi kimden ayıracaksın ve ayıracaklar? Bugün çok ırkçılar geçmişlerinden kaç nesli sayabilirler? Hepsi başka ırklarla hemhâl olmuş, ancak İlâhî perdeler açıldıkca kimin kimden olduğu görülecektir. Sn. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, bizi de derin arşivlerden okuyarak eğer çağırıp fikrimizi alsalardı, ona çok kısa bir çıkış yolu gösterip söyleyecektim: Hz. Bediüzzaman’ın çağımıza bakan ve ışık tutan Risâle-i Nur eserlerinde bu konularla ilgili şu mezkûr hakikatleri, gelin en başta 500 küsûr ceza ve tutuklu evlerinde okutunuz ve okutturunuz. Evvelâ bunun yasasını çıkarınız. Bu vatanın vatanperver bir evlâdı olarak sözümüze kulak veriniz. Şuna inanınız ki gelecek nesl-i cedid bunu yapacaktır. Çünkü sineklerden önce bataklığı kurutmak lâzımdır, işin aslı da budur, gelin yorulmayın. 04.09.2009 E-Posta: [email protected] |