Halil USLU |
|
Açılım paketine arzuhâlimdir |
Şimdiki hükümetin çeşitli merhalelerde takdim etmeye çalıştığı, siyasîlerin belden aşağı vurduğu ve bazı siyasîlere hiç yakışmayan ifrat ve tefrite kaçan kelimelerin kullanıldığı böyle bir curcunada ve böyle bir teklifler silsilesinde, elbette o aziz diyarın bir evlâdı, bu hususta gençliğinin baharını oralarda bu mânâda hizmetlerle geçiren bir vatanperver, milletin birlik ve beraberliğine ve ittihadıı İslâma taraftar olarak bir arzuhâlimiz olacaktır. Uzun zaman seylinde bitmeyen feryadımızdır. Bahsi geçen zaman şeridinde ve hizmet seyrimizde, önümü kesen ve beni görmeye gelen, çeşitli uçlara bağlı, terörü destekleyen ve benimle ahali ortasında münâzara ve münâkaşa eden kişilere: “Bölgemizi ve aziz Van’ımızı tarümâr eden, büyük katliâmlar yapan Ermeni ve Ruslara karşı hayatlarını siper ederek, 1916 kışının 80 santimlik kar’ının üstünde ve bu yaylaların tepelerinde şehit düşen sayısız ecdâdımın kemiklerini bağrında saklayan bu vatan parçasında konuşmaz isek ve buraları birkaç haydut için terk edersek, onların kemikleri sızlar ve bizler de mirasyedi hain evlâtlar silsilesine gireriz” demiştim. O kişilere ve çok kişilere camilerde, meydanlarda, salonlarda, köy odalarında velhâsıl avazımızın çıktığı bütün yerlerde söylediğim birkaç çıkış yolu ve hakikat var. Onlara da anlattığım ve dediğim gibi şimdiki zevâta da diyorum. İşte bu hakikatlerden bir tanesi şudur: Çağın büyük İslâm mütefekkiri ve aynı zamanda o diyarın medarı iftiharı ve evlâdı olan Hz. Bediüzzaman, Mektûbât eserinin 26. Mektub’unda yıllar önce diyor ki: “Menfî milliyette ve unsuriyet fikrinde ifrat edenlere deriz ki: Evvelâ: Şu dünya yüzü, hususan şu memleketimiz, eski zamandan beri çok muhâceretlere ve tebeddülâta maruz olmakla beraber, merkezi hükûmeti İslâmiye bu vatanda teşkil olduktan sonra, akvâmı sâireden pervane gibi çokları içine atılıp tavattun etmişler. İşte bu halde Levhi Mahfuz açılsa, ancak hakikî unsurlar birbirinden tefrik edilebilir. Öyleyse, hakikî unsuriyet fikrine hareketi ve hamiyeti binâ etmek, mânâsız ve hem pek zararlıdır.” Tarih inkâr edilmez, tarihsiz hiçbir şey olmaz, tarihin dersi de başkadır. Tarih diyor ki: Osmanlı, 200 ırkı 623 yıl bir babanın evlâtları gibi idare etmiştir. Bu ırkların da en büyükleri Araplar ve Türklerdir. Diğer ırklar, küçük kardeşlerdir, aşiretlerdir ve kavimlerdir. Vaktâ ki, bu kavimler ve ırklar birbirlerinden kız alıp kız vermişlerdir. Doğduğum yer olan serhad şehri aziz Van ilimizdeki beş büyük ırk, yalnız bu ailevî sebeplerden dolayı hısım akraba ve amcazâde olmuşlar. Şimdi Anadolu’da böyle. Kimi kimden ayıracaksın? Süt ile yağ gibi olmuşlar, tuz ile su gibi olmuşlar. Bunları görmeden ve bunları yaşamadan hiçbir şey yapamazsınız, Fırat nehrini geriye akıttıramazsınız, ayranın içindeki suyu çıkaramazsınız, seyrindeki güneşe mani olamazsınız. Bu tarihî tesbitler, bütün ırklar içindir. Hemen hemen bütün ırkların müntesiplerine söylemişiz ve söylemişlerdir. Bu ırkların aklı selim ve münevver kesimleri bütün mev cudiyetleriyle kabul etmişlerdir. Kimi kimden ayıracağız? Toprak da böyle, fikir de böyle. Ne kadar mantıksız ve ne kadar idraksiz bir hâl alır. Muhali ve imkânsızı talep etmek kârı akıl değil. Zaman, mekân ve fikir israfıdır. Ve arkaya bıraktığı; kalp ve gönül yıkmak, asayişi ayrı bir şekilde bozmaktır. Dünya huzur istiyor, Türkiye huzura muhtaç... Üzüldüğüm ve hayret ettiğim nokta, terörizme ve anarşiye karşı sınır güvenliğini koruyamayanlar, hatta mayın kaldırıp mayın koydurtanlar, hemen 12 ili içine alan bu çilekeş ve gariban bölgeyi nazara vermektedirler ve çokları da bunu iyi kullanmakta ve maksadına âlet etmektedir. Halbuki soruyorum: İzmir, İstanbul ve Ankara’nın oradan ne farkı var? Her gün asayişi ihlâl eden olaylar ortada. Sahillerdeki güvenlikten ne haber? En kısa çıkış yolu; Türkiye’deki mevcut 92 üniversite, 70 bin lise ve dengi okullarda Hz. Üstad’ın mezkûr tesbitinin ve buna bağlı olarak “Bütün mü’minler kardeştir” (Hucurat Sûresi: 10) hakikatinin hayata geçmesi ve tedrisâtta başa oturmasıdır. Gelin, zaman, mekân ve fikir israfı yapmayın. Bu hususta tekrar mülâki olmak ümidiyle. 28.08.2009 E-Posta: [email protected] |