Rifat OKYAY |
|
Başkalarının kapıları |
Nedendir bilinmez düşünce ve değerlendirme coğrafyamızda bütün haritalar ve hedeflere giden yollar hep gayra göre, hep başkalarına göre çiziliyor ve belirleniyor… Nefis ve şeytanın her yolun başında ve sonunda hemen her zaman her işe müdahil olduğu düşünülürse, bu işin biraz nefsî ve şeytanî yaklaşmaların ağır basmasından ortaya çıktığı az çok anlaşılıyor. Yani imtihan dünyasında yan gelip yatarak, sağa sola lâflar atıp fetvalar vererek hayatın içinde hayatımızı lezzetli, saadetli geçirmemiz, anlamamız ve anlatmamız mümkün görünmüyor. Dinin ve bilimin tesbiti ise, insanı ayakta tutacak ve onu maddî-manevî hedeflerine götürecek esas, insanın nefsinde ve etrafında huzuru ve saadeti yakalamasında en büyük yardımı manevî olarak insanın mutmain olmasında yatmaktadır. Fertleri, aileleri ve toplumu her konuda eşit değerlendirme ve kıstaslarla bir kefeye koymamız mümkün değildir. Ancak ortak değerlerin tesbiti ve kabullenilmesi gerekmektedir, bu ise, esas itibariyle dinin eliyle ve hükümleriyle mümkün olacaktır. İnsanların kendilerini ihmal ederek uzaklardaki mutluluk şatolarına göz dikmeleri evvela ve öncelikle kendilerine zarardır. Hayal kırıklığı ve hüsranı burada büyük ölçüde yaşar insanoğlu. İnsan şahsiyetini ararken karmakarışık fikirlere ve her önüne gelen akla adeta saldırırcasına sahip çıkmaktansa; kendine, nefsî ve kalbî terbiyesine lâzım olan, hem de çok lâzım olan fikirlere ve değerlere sahip çıkmalı, onları takip edebilmelidir. Gurbette olduğunu bilmeli insan. Hem hayatının geçtiği yerlerin, hem de bu yerlerdeki hayatın geçici ve kısa olduğunu anlaması kadar bir güzellik ve hakikat olamaz. Hep satıcı olmaktan, insan kendini kurtarabilmelidir. Alıcı, öğrenici ve araştırıcı olmayı kendisine çok lüzumlu bir prensip ve düstur edinmelidir. Bunu da öğrenmek ve okumakla takipçisi olabilmelidir. Şunu insan olarak aklımızdan çıkarmamalıyız ki gerçekten istenildiği halde insanın başaramayacağı, muvaffak olamayacağı, ulaşamayacağı hiçbir hedef yoktur. Bunların ilk ikisi de öğrenme ve okumadır. Kimseden rüyalar ve gerçekler veya hayaller ve hakikatler arasında gidip gelmesini isteyemeyiz. Ama gerçeklere, hakikatlere muhatap olmak, yüz yüze gelmek ve anlaşılır, yapılabilir fiiller haline getirmek insanoğlunun elindedir. Mü'min ve muvahhit insanlar için ise, bunlar vazgeçilmiş düsturların tatbikinden başka bir şey değildir. Gayrın kapıları ve akılları her zaman yüzümüze kapanabilir, açıkta ve yolda kalırız. Sözün uzunu kendimize bakmalıyız, kendimizi öğrenmeliyiz ve kendimize öğretmeliyiz… 22.08.2009 E-Posta: [email protected] |