Fahri UTKAN |
|
Aydın ve farkındalık |
Herkesin karanlığı kendine göre olduğu gibi, aydınlığı da kendine göredir. Esas önemli olan bu karanlığın veya aydınlığın başkalarına etkisi nasıl ve ne kadar olduğudur. İnsan kendi karanlığı ile çevresini de karartıyor mu, yoksa aydınlığıyla aydınlatıyor mu? İşte düşünülmesi gereken bunlar olmalı bence. Bir mum misali etrafını biraz aydınlatıp kendi dibini karanlıkta mı bırakıyor? Yoksa alçalmış bir yağmur bulutu gibi gündüz gözüyle etrafı karartıyor mu? Nurlu bir Müslüman, mânevî olarak, önce kendini, sonra sırasıyla ailesini, mahallesini, köyünü elhâsıl uzanabildiği her yeri aydınlatıyor mu? Yoksa küfür karanlığındaki fikirleri ile toplumun düşüncelerini karartıyor mu? Zifiri karanlık bir beynin kıvrımları içine ufacık bir Nur ışıltısı misâli fikirler girdiğinde oluşabilecek değişikliği tahayyül edebiliyor musunuz? İsmi “Aydınlık” olup da toplumun bir kesimini ortaçağ karanlıklarındaki fikirlerle karartmaya çalışan mevkuteler olduğu gibi, kendisi “kara” fakat bütün inananların nuru-aydınlığı-kıblesi olan “Kâbe” gibi ışık kaynakları da var görmesini bilenlere. İlk başta herkesin aydınlığı da karanlığı da kendine göredir demiştik. İşte insan sahip olduğu aydınlığı ile etrafını-çevresini ne kadar aydınlatıyorsa, o kadar makbul bir insan olur insanların ve Allah’ın naza- rında. Büyük bir cehalet karanlığının hüküm sürdüğü zamanda insanlara gönderilen Kur’ân, nasıl da aydınlatmıştı bütün dünyayı. Aynı şekilde Risâle-i Nur’lar da asrımızı Kur’ân’dan aldığı Nurla aydınlatmış ve kıyamete kadar da aydınlatacaktır İnşaallah. Çünkü, “Risâle-i Nur doğrudan doğruya Kur’ân’ın bâhir bir burhanı ve kuvvetli bir tefsiri ve parlak bir lem’a-i i’câz-ı mânevîsi ve o bahrin bir reşhası ve o güneşin bir şuâsı ve o mâden-i ilm-i hakikatten mülhem ve feyzinden gelen bir tercüme-i mâneviyesidir” Bir de işin farkındalık kısmı var. İnsan hareketleri, fikirleri ve sözleri ile insanları aydınlatıyorum derken karanlığa düşürebilir de. İşte bu gibi durumlarda demek istediklerini insanlar doğru anlıyorlar mı? Doğru anlasalar bile doğru uyguluyorlar mı? Doğru uyguladıklarında bu konuda ısrarlı yani sebatkâr oluyorlar mı? Bu tür değerlendirme yapıp aydınlatmaya çalıştıkları insanları incelemeye alırlarsa ancak, bu işin, tebliğin, aydınlatmanın yerini bulduğunu fark edeceklerdir. Bazen karanlık fikirlerini insanlara benimsetmeye çalışan insanların karşısındakiler, işin içyüzünü fark edip aydınlığa çıktıkları da görülen durumlardandır. Demek ki, farkındalık önemli bir faktördür. İnsanları diğer insanlardan, toplumları diğer toplumlardan ayırt etmeyi ve üstün duruma getirmeyi sağlayan bir özelliktir farkındalık. Bu, kişi bazında olduğunda bireysel farkındalık ismini almaktadır. Bireysel farkındalık; eskilerin “kendini bilmek” dedikleri ya da Yunus Emre’nin; “İlim kendin bilmektir” dediği mânâdır. Kendini keşfe çıkmak, tanımak, hemen başlanması gereken ve ömür boyu sürdürülecek bir yolculuktur. Ne mutlu bu farkındalığa ve aydınlığa sahip olduğunu bilip de, bunu insanların aydınlatılmasında kullananlara. 17.08.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (27.07.2009) - Hakâik-i nisbiye (29.04.2009) - Tesanüdün kuvveti (24.02.2009) - Yeni Asya ve hizmetleri (21.11.2008) - DÜNYA - AHİRET DENGESİ |