Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Tesellî ve şefkat |
Önce kendi imanını kurtarıp sonra başkalarının imanına kuvvet verecek tarzda çalışma esası üzerine bina edilen uhrevî ve manevî eksenli bir cemaate mensubiyetin getirdiği kazanımlar saymakla bitmiyor. İmtihan meydanı olan bu dünyada, hayatın akışı içerisinde hiçbir zaman eksik olmayan daralma ve sıkıntı hallerine karşı moral takviyesi sağlayan bir ortak dayanışmaya vesile olması, bunlardan biri. Ama bu dayanışmanın temini için cemaat mensuplarına düşen görevler var. Üstadın, “Her biriniz her birisine birer tesellîci ve ahlâkta ve sabırda birer nümune-i imtisal ve tesanüd ve taltifte birer şefkatli kardeş ve ders müzakeresinde birer zeki muhatap ve mucip ve güzel seciyelerin in’ikâsında (yansıtılmasında) birer ayine olmanız, o maddî sıkıntıları hiçe indirir” (Tarihçe-i Hayat, s. 655) ifadelerinde, bunlar güzel ve özlü bir şekilde özetleniyor. Bu mektup da Denizli hapsinde yazılanlardan. Ama mesajı her zaman ve her hal için geçerli. Demek ki, umumu etkileyen ortak bir sıkıntıya maruz kalındığında, ruhları daha da bunaltacak şekilde oflayıp puflamak yerine, herkes birbirini tesellî etmeye ve ferahlatmaya çalışmalı. Bunu yaparken, ahlâkta ve zorluklara karşı sabırda evvelâ kendisi örnek olmaya çabalamalı. Sıkıntıların kavga ve sürtüşmelerle değil, samimî bir tesanüd ve dayanışma ile aşılabileceğini görerek, yeni incinme ve dargınlıklara sebebiyet verip tesanüdü sarsabilecek tenkitler yerine, güzel haslet ve muvaffakiyetlerden taltif ve takdiri esirgemeyen ve hizmetteki kardeşlerine şefkatle muhatap olan bir tavır içinde olunmalı. Risale-i Nur mesleğinin dört esasından biri olan şefkatle ilgili olarak külliyatın ve özellikle lâhikaların birçok yerinde örnek uygulama alanları gösterildiğini okuyoruz. Yukarıdaki cümlede geçen “şefkatli kardeş” ifadesi bunlardan biri. Keza Zübeyir Gündüzalp’in notlarında vurgu yapılan ve bu mesajlarla örtüşen tavsiyeler de.
Cemaatin ahengi, şefkatle mümkün “Şefkatten daha hayırlı birşey yoktur. Allah, yumuşak huylu, din kardeşlerine şefkat ve merhamet eden kulu sever. Sevgi, şefkat, müsamaha, hürmet, müdebbir ve muvaffakiyetlere namzet bir dâvâ adamının mümtaz hasletleridir. Cemaatin bütün düzeni ve ahengi, cemaat fertlerinin yekdiğerine şefkat, merhamet, sevgi ve hürmetkâr davranışlarıyla mümkündür” gibi. Fetih Sûresinin son âyetinde “Onlar kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise pek merhametlidirler” mealindeki İlâhî fermanla övülen Sahabe ahlâkının ve Sahabe mesleğini esas alan Nur talebeliğinin önemli gereklerinden biri bu. Üstad, aktardığımız cümlesinde “ders müzakeresinde birer zeki muhatap ve mucip” olma vasfını da, sıraladığı güzel hasletleri tamamlayan bir özellik olarak zikrediyor; sıkıntıları aşmada, müzakereli derslerin de önemli olduğunu bildiriyor. Derse muhataplık işin bir boyutu, “mucip” olmak, yani aktif katılımla mukabelede bulunarak istifadeyi zenginleştirmek de diğeri. Okunan bahislerdeki mesajları daha iyi anlamayı, hazmetmeyi ve yaşamayı amaçlayan ortak bir zihin mesaisinin, birbirine muhabbet ve şefkatle muamele eden şahs-ı manevî mensupları arasındaki hissî kaynaşma ve kenetlenme ile de desteklenerek ortaya çıkaracağı manevî ferahlıklar, her türlü sıkıntıyı izale etmeye yeter. Ve örnek bir vasıf daha: cemaat mensuplarının, güzel seciyelerini birbirlerine yansıtan birer ayna gibi olmaları. Yekdiğerinin ahlâkî meziyet, fazilet, haslet ve seciyelerini karşılıklı şekilde yansıtarak, bunlarla da güçlenen bir şahs-ı manevî teşekkülüne aktif katkıda bulunmaları. Mefhum-u muhalifiyle de, kusurlara ve menfî huylara gözlerini kapatıp perde çekmeleri, böyle yaparak bu olumsuzlukların başkalarına sirayet edip yaygınlaşmasını engellemeleri ve bu suretle hep müsbet mânâda imana, ihlâsa, ahlâka kuvvet veren kararlı bir tavır içinde olmaları. 16.08.2009 E-Posta: [email protected] |