Lahika |
Hadis-i Şerif Meâli Her işte ifrat ve tefritin ortasını tercih et. Çünkü işlerin en hayırlısı orta olanıdır. Câmiü's-Sağîr, No: 941 |
16.08.2009 |
Depremdeki rahmet ciheti
“Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır. Ve yeryüzü bütün ağırlıklarını dışarı çıkarır. Ve insan ‘Ne oluyor buna?’ der. O gün yeryüzü, üzerinde herkesin ne iş yaptığını haber verir. Çünkü Rabbin ona konuşmasını emretmiştir.” (Zilzâl Sûresi: 1-5.)
Ş
u sûre katiyen ifade ediyor ki, küre-i arz, hareket ve zelzelesinde vahiy ve ilhama mazhar olarak emir tahtında depreniyor, bâzan da titriyor. Mânevî ve ehemmiyetli bir cânibden, şimdiki zelzele münâsebetiyle altı yedi cüz’î suâle karşı, yine mânevî ihtar yardımıyla cevapları kalbe geldi. Tafsîlen yazmak kaç defa niyet ettimse de, izin verilmedi. Yalnız icmâlen, kısacık yazılacak. Birinci suâl: Bu zelzelenin maddî musîbetinden daha elîm, mânevî bir musîbeti olarak, şu zelzelenin devamından gelen korku ve me’yusiyet, ekser halkın ekser memlekette gece istirahatini selb ederek, dehşetli bir azab vermesi nedendir? Yine mânevî cevap: Şöyle denildi ki: Ramazân-ı Şerîfin terâvih vaktinde, kemâl-i neş’e ve sürur ile, sarhoşçasına, gayet heveskârâne şarkıları ve bâzan kızların sesleriyle, radyo ağzıyla bu mübârek merkez-i İslâmiyetin her köşesinde câzibedarâne işittirilmesi, bu korku azabını netice verdi. İkinci suâl: Niçin gâvurların memleketlerinde, bu semâvî tokat, başlarına gelmiyor; bu bîçare Müslümanlara iniyor? Elcevap: Büyük hatâlar ve cinâyetler, tehir ile büyük merkezlerde ve küçücük cinâyetler, tâcil ile küçük merkezlerde verildiği gibi; mühim bir hikmete binâen, ehl-i küfrün cinâyetlerinin kısm-ı âzamı, mahkeme-i kübrâ-i haşre tehir edilerek, ehl-i imânın hatâları, kısmen bu dünyada cezası verilir. HÂŞİYE Üçüncü suâl: Bâzı eşhâsın hatâsından gelen bu musîbet, bir derece memlekette umumî şekle girmesinin sebebi nedir? Elcevap: Umumi musîbet, ekseriyetin hatâsından ileri gelmesi cihetiyle, ekser nâsın o zâlim eşhâsın harekâtına fiilen veya iltizâmen veya iltihâken taraftar olmasıyla, mânen iştirak eder, musîbet-i âmmeye sebebiyet verir. Dördüncü suâl: Mâdem bu zelzele musîbeti hatâların neticesi ve keffâretü’z-zünubdur. Mâsumların ve hatâsızların o musîbet içinde yanması nedendir? Adâletullah nasıl müsaade eder? Yine mânevî cânibden elcevap: Bu mesele sırr-ı kadere taallûk ettiği için, Risâle-i Kadere havale edip, yalnız, burada bu kadar denildi: “Bir belâ, bir musîbetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zâlimlere mahsus kalmayıp, mâsumları da yakar.” (Enfâl Sûresi: 25.) Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dâr-ı teklif ve mücâhededir. İmtihan ve teklif, iktizâ ederler ki, hakikatler perdeli kalıp, tâ müsâbaka ve mücâhede ile, Ebû Bekir’ler âlâ-yı illiyyîne çıksınlar ve Ebû Cehil’ler esfel-i sâfilîne girsinler. Eğer mâsumlar böyle musîbetlerde sağlam kalsaydılar, Ebû Cehil’ler, aynen Ebû Bekir’ler gibi teslim olup, mücâhede ile mânevî terakkî kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktı. Mâdem, mazlum zâlim ile beraber musîbete düşmek, hikmet-i İlâhiyece lâzım geliyor; acaba o bîçare mazlumların rahmet ve adâletten hisseleri nedir? Bu suâle karşı cevaben denildi ki: O musîbetteki gazab ve hiddet içinde, onlara bir rahmet cilvesi var. Çünkü, o mâsumların fânî malları, onların hakkında sadaka olup, bâkî bir mal hükmüne geçtiği gibi, fânî hayatları dahi bir bâkî hayatı kazandıracak derecede, bir nevi şehâdet hükmünde olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azabdan büyük ve dâimî bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında, aynı gazab içinde bir rahmettir. HÂŞİYE: Hem, Rus gibi olanlar, mensuh ve tahrif edilmiş bir dini terk etmekle, hak ve ebedî ve kàbil-i nesh olmayan bir dine ihânet etmek derecesinde gayretullaha dokunmadığından, zemin şimdilik onları bırakıp, bunlara hiddet ediyor. Sözler, s. 158, (yeni tanzim, s. 278) |
Bediuzzaman Said Nursi 16.08.2009 |
Malatya’da örnek hizmetler
Müntesipler mabeyninde ihlâs, uhuvvet, tesanüt olduktan sonra gerisi kolay. Hizmetlerde rıza-i İlâhî, karşılıklı dayanışma, birlik-beraberlik ve samimi kardeşlik bağları... Bunlar olduktan sonra arkasından diğerleri kendiliğinden geliyor. Böyle olunca hemen hemen bütün maniler kalkıyor, problemler-pürüzler hallediliyor, dümdüz yolda hedefe doğru emin adımlarla hızla mesafe alınıyor. Böylece işin nirengi noktasını çok iyi keşfedenler hizmetten hizmete koşuyorlar. Kemiyeten belki az olmalarına rağmen ortaya koydukları hizmetler, vücuda getirdikleri eserler keyfiyeten çok büyük oluyor. Çünkü burada herkes herkesi çok seviyor. Herkes herkese karşı civanmert yoldaş, en samimi ve candan dost ve arkadaş olmanın gayretinde oluyor. Kimse kimseyi kırmıyor, incitmiyor, rencide etmiyor. Bilerek veya bilmeyerek böyle bir durumun vukuunda da, derhal tamiri cihetine gidiliyor. Yediden yetmişe her yaştan hizmet ehli var bu camiâda. Hepsi de bir şekilde hizmetin içinde, hizmete âmâde. Herkes yaşına başına uygun olarak bir hizmeti yüklenmiş. Huyları, mizaçları, meşrepleri farklı olan bu hizmet erbabının hepsi de kendilerine uygun bir hizmetle meşguller. Kabiliyetlerine göre hepsi de hizmetin bir ucundan tutup ifâ-i hizmette bulunuyorlar. Bu camiada yaşı, makamı, tecrübesi ne olursa olsun kardeşlik esası hükümfermadır. Yaşlılar, hizmette kıdemli olanlar, herhangi bir ayrıcalık veya imtiyaz beklentisine girmeden, çocuklara, gençlere değer veriyor, onları kucaklıyor, onların önlerini açıyor, onlara numûne-i imtisal olmaya çalışıyorlar. Gençler de, ağabey makamındaki emektarlara saygı ve hürmette kusur etmeden, onların tecrübelerinden faydalanmanın gayretinde oluyorlar. Böylece, arzulanan tam bir dayanışma, tesanüt ve birlik-beraberlik ruhu içinde hizmetlere devam ediliyor burada. Hizmette kıdemli olanlar da, gençlere karşı “pederâne”, “mürşidâne” tavırlar yerine; dostâne, kardeşâne davranışlar sergileyince, gençlerde kendilerine bir güven duygusu gelişiyor ve hizmete daha bir şevk ve heyecanla sarılma aşkı uyanıyor. Böyle tavırların bir sonucu olarak, şahıslar değil, şahs-ı mânevî ön plâna çıkmış oluyor. Bu hizmet beldesinde bütün hizmetlerin meşveret sistemi doğrultusunda yapılıyor olması, muhtemel pürüz ve problemleri kolaylıkla önlemiş oluyor. Doğru, tarafsız, her türlü şâibeden uzak bir şekilde yapılan meşveretlerden çıkan kararlara, bilâistisna bütün fertler riâyet ediyor. Bu durum ehl-i hizmetin önünü açıyor, herkesin bu kudsî dâvâyı sahiplenmesine vesile oluyor. Evet, fayda mülahaza ettiğim için nazarlara vermeye çalıştığım hizmet merkezi, Malatya. Bakın bu güzel halleri yaşamakta olan Malatya’da hangi hizmetler vücuda getirildi: Maddi imkânları kısıtlı, öyle çok da kalabalık olmayan, fakat fedakârlıkta sınır tanımayan hizmet ehli insanların katkılarıyla iki yılda dört katlı bir hizmet binası vücuda getirildi. Bu yıl Zonguldak, Bolu ve Tekirdağ’da üç grup talebe; Malatya merkezde de ayrı yaş gruplarından üç grup olmak üzere ilköğretimden üniversiteye kadar yüz civarında talebe ile okuma programları yapıldı. Yine bu yıl içersinde belli aralıklarla cemaate yönelik iki adet konferans düzenlendi. Yine yıllardır belli aralıklarla çevre Çelikhan, Doğanşehir, Erkenek, Darende hizmet beldeleriyle hizmet ağırlıklı toplantılar yapılıyor, alınan meşveret kararları sonucunda hizmetin aktivitesinin arttırılmasına çalışılıyor. Görüldüğü gibi yeter ki, hizmet erbâbı müntesipler arasında arzulanan kardeşlik, birlik-beraberlik ve samimi ihlâs düsturları vücuda getirilsin. Gerisi kolay. Hizmetin diğer faaliyetleri kendiliğinden gelir. Yine bilinmelidir ki, samimi ihlâs, uhuvvet ve tesanüt olmadan, arzulanan hizmetin vücuda gelmesi mümkün değil.
GSM: 0505 284 32 40 |
HÜSEYİN GÜLTEKİN 16.08.2009 |