Vehbi HORASANLI |
|
Yeni dünya düzeni |
Son birkaç yılda her şey değişti. Adeta yeni bir dünya düzeni kuruldu veya kurulmaya çalışılıyor. Bu düzenin nasıl olduğunu ve en önemli silâhının ne olduğu üzerinde biraz durmak biraz da spekülasyon yapmak istiyorum. Yeni dünya düzenini anlamak için en az bir yüzyıl geriye gitmek gerekiyor. Yüzyıl önce dünyayı aldatmak çok kolaydı. Masa üzerinde yapılan hesaplar ve çizilen sınırlar kolaylıkla senaryo haline getirilerek adeta bir sinema filmi kolaylığında gerçekleştirilebiliyordu. Fakat teknolojinin gelişmesi ile birlikte insanları etkilemek veya bir başka deyişle aldatmak artık mümkün değil. Buna mukabil hâlâ insanları kandırarak eskiden olduğu gibi at oynatacağını sanan cahillere rastlamak yine de mümkündür. Son yüzyılın en önemli ülkesi, üzerinde güneş batmayan İngiltere’nin yerini alan ABD olmuştur. Bu ülke kızıl devrimin vahşeti sayesinde batı ittifakının yanında yerini almış ve I. Dünya savaşına girmişti. Fakat savaş sonunda hiçbir şey elde edememişti. Üstelik sayısız asker kaybetmiş ve büyük bir ekonomik krize (1929 krizi) girmişti. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş misali ABD, II. Dünya savaşına girmek istemiyordu. Halk, Avrupa devletlerinin birbirini boğazlamasına “bize ne!” diyerek seyirci kalıyor, savaş tüccarlarının büyük baskısına rağmen savaşa katılmaktan çekiniyordu. Fakat insanları kolaylıkla aldatmak o tarihlerde de mümkündü. Nitekim Japonya’yı kışkırtarak “Pearl Harbour” baskınını gerçekleştirdiler. Baskın tamamen bir ABD senaryosu idi. Zira ekonomik olarak köşeye kıstırılan Japonya’nın hammadde ihtiyaçları tamamen kesilmişti. Aynı zamanda Japon şifre cihazını ele geçiren Amerikalılar, Japonları adeta savaşın içine ittiler. Baskını önceden bilen ABD yönetimi, savaşın en önemli silâhı olan uçak gemilerini deniz üssünden uzaklaştırdılar. Japonlar eskimiş ve işe yaramaz hale gelmiş olan Pearl Harbour’a başarılı! bir baskın düzenlediler. Savaş ilân edilmeden yapılan bu baskın savaş tacirlerinin işine yaramış, Amerikan halkı bir anda savaş çığlıkları atmaya başlamıştı. Baskından sonra Alman Hükümeti çok büyük bir yanlış yapmış, uyuyan devi uyandırarak ABD’ye savaş açmıştı. ABD’nin savaşa girmesi ile savaşın yönü birdenbire değişmiş Japonlar ve Almanlar yenilgiye uğratılmıştı. Artık sahnede ABD ve Sovyetler Birliği vardı. Soğuk savaş yıllarında cereyan eden Vietnam savaşı Amerikalılarda büyük bir sarsıntıya yol açmıştı. (Vietnam Sendromu) İnsanlar savaşın dehşetinden ürkmüş barış içinde yaşamayı arzuluyorlardı. Daha sonraki yıllarda komünizm çökmüş ve Sovyetler dağılmıştı. Savaş sanayinin belkemiği olan silâh fabrikaları bir bir kapanmaya başlamıştı. Fakat şahinler yeni bir senaryo yazmıştı ve savaşa yol açacak yeni yöntemleri icat etmekten geri kalmamışlardı. 11 Eylül saldırısı yapıldı ve yeni bir düşman icat edildi. Artık ikiz kuleleri yıkan radikal Müslümanlar, komünizmin yerini almışlardı. Hemen Afganistan’a saldırıldı. Fakat bu savaş silâh tüccarlarının karnını doyuramamıştı. 1. ve 2. Körfez Savaşı icat edilerek sonunda Irak’a girildi. Artık petrolü ve stratejik önemi büyük olan Ortadoğuyu kontrol etmek çok daha kolay hale gelmişti. Fakat çok önemli bir şey unutulmuştu. İnsanları aldatmak artık eskiden olduğu gibi kolay değildi. İnsanların yarısı 11 Eylül olayının ABD’nin yeni bir saldırı bahanesi olduğunu düşünüyordu. Bu büyük terör olayının gerçekleşebilmesi için bir terör örgütünün altından kalkamayacağı kadar çok paraya ihtiyaç vardı ve Usame bin Ladin gibi daha önce ABD çıkarları için çalışmış insanlar gerekiyordu. Sonuçta kuleler yıkılmış ve Afganistan ve Irak’a girilmiş plan başarı ile tatbik edilmişti. Fakat unutulan bir gerçek vardı ve bu sebeple ABD hem ekonomik krize girmiş hem de bütün dünyanın nefretini kazanan bir ülke haline gelmişti. Peki, bu gerçek neydi? Cevap: Yeni dünya düzeninin en önemli silâhı olan “belâgat ve cezalet” bir başka ifadeyle retorik adı verilen etkili konuşma sanatı. Bediüzzaman yıllar önce bunun ahir zamanda en mergup meta olacağını söylemişti. ABD, elindeki her türlü teknolojiyi ve medya aracını en üst düzeyde kullanma imkânına sahip olmasına rağmen büyük bir ekonomik krize girmesinin nedeni işte buydu. ABD başkanı Bush, bırakın etkili konuşma sanatını doğru dürüst iki kelimeyi bile bir araya getiremiyordu. Öylesine çok gurur ve kibir sahibi idi ki çok büyük yanlışları pervasızca işlemekten çekinmiyordu. Amerikan halkı geç de olsa yıkıma gittiğini gördü ve olmayacak bir değişikliği gerçekleştirdi. Başkan olarak bir zenciyi hatta Müslüman bir babadan doğan bir insanı başkan yaptı. Bakalım Obama, ABD’yi gelmiş olduğu yıkımın eşiğinden çevirecek mi? Zaman içinde göreceğiz. Lâkin başarılı olacağını ve eski ABD’yi yeniden doğurabileceğini zannetmiyorum. Bütün bu gelişmeler yeni bir çağa girdiğimizi ve bu çağın en kuvvetli silâhının etkili konuşma san'atı olacağını gösteriyor. Kur’ân-ı Kerim’in en önemli vasfı da belâgat ve cezaletidir. Onu en iyi tefsir edenler yarınlarda da söz sahibi olacaktır. Bediüzzaman’ın söylediği ve aksi ispatlanan hiçbir söz yoktur. Günümüzün en mergup yani gıpta edilen silâhı belâgattir. İnternet ve televizyon sayesinde belâgat ve cezalet etkisini daha da arttırmıştır. Bu silâhı en iyi şekilde kullananlar geleceğe kumanda edecektir. Söylemedi demeyin… 09.08.2009 E-Posta: [email protected] |