Cevher İLHAN |
|
Honduras’tan Çin’e uzanan CIA parmağı (2) |
Çin’in öteden beri Doğu Türkistan’da uyguladığı zulme tepki bir iki “kınama” sözünün ötesine geçmedi. Hükûmetin birtek “Çin mallarını boykot”uyla kalıp onu da sivil kuruluşlara havalesiyle kalan tavrı da oldukça ilginç… Oysa dev nüfusu ve ekonomisiyle ABD’yi korkutan Çin mallarını boykot yerine Ankara’nın Pekin’e kararlı ve usta diplomasiyle büyük bir oyunla karşı karşıya olduğuna ikna etmesi gerekiyor. Sanayi Bakanı Nihat Ergün’ün “önce Çin’i boykot”tan bahsetmesinden yarım saat sonra Bakan müşavirinin bu çağrıyı “kişisel bir görüş” olarak niteleyerek “hükûmeti bağlamadığı” düzeltmesi, hükûmetin bu hususta da günübirlik sathî politikalar içinde olduğunu ele veriyor. Çünkü Çin’le 12.6 milyar dolara çıkan Türkiye ile arasındaki dış ticareti baltalayacak ve yığınla elinde, deposunda Çin malı bulunan esnafa ve dolayısıyla Türk ekonomisine zarar vermeyecek mi? Diğer yandan mâlum medyanın telkiniyle “one minute” denemesine kalkışan Başbakan’ın sözünün arkasını getirmemesi ve Çin’e yönelik tepkilerin birden kesilmesi de, siyasî iktidarın bu konudaki hazırlıksızlığını su yüzüne çıkarmakta. Keza Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Çin Dışişleri Bakanı Yang Jiechi’ye telefonda birbuçuk saat boyunca Erdoğan’ın “soykırım gibi” sözünü “tashihe” çalışması, Ankara’nın dikkatlice adım atması ve attığı adımın arkasında kararlılıkla durmasının ve izzetli diplomatik tavrının önemini ortaya koyuyor.
OLAYLARIN ARKASINDAKİ SORULAR
Sahi, Tunca Arslan’ın yazdığına göre, Macar Yahudisi Amerikalı dolar spekülatörü George Soros’un Açık Radyo’sunun (Radio Free Europe) yaptığı kışkırtıcı yayınların buradaki rolü nedir? Neo-con national kuruluşların Uygur-Amerikan Derneğine trilyonlara varan “dolar yardımı”nda bulunması, Orta Asya ve Uzakdoğu’daki ülkeleri ifsad ve kaosa sürüklemek için, “yerli” muhalif örgütlere verilen eğitim ve malî desteğin bir parçası mı? Olayların arkasındaki bütün bu soruların da cevaplanması gerekiyor…
ANKARA, PEKİN’İ UYARMALI…
Yanıbaşımızdaki Irak’ta olup bitenlere kayıtsız kalan medyanın meseleye bir tek “Çin mallarını boykot”u sivil kuruluşlara havalesiyle kalan tavrı da oldukça ilginç. Irak’ta iki milyon insanı katleden ABD’nin Çin’de “insan hakları” avukatı kesilmesi ise hiç inandırıcı değil… Ankara, olayların çıkışı ve sonrasındaki gelişmeleri dikkatle tâkip edip bunun arka plânındaki tahrik ve komployu iyice hesaplayarak Pekin’i uyarmalı. Asya’nın iki ucunda yer yalan Çin’le Türkiye’nin düşmanlığının hiçbir ülkenin yararına olmayacağını anlatmalı. En önemlisi, Sincan Uygur Özerk Bölgesinin istikrarının ve Müslüman halkın huzur ve güvenliğinin sağlanması zarûretinin öncelikli görevi olduğunu bildirmeli. İki ülke ilişkilerinin Washington’un, Londra’nın, Telaviv’in çıkar politikalarına kurban edilmemeli… Çin hapishanelerinde 68 bin Müslüman Uygur Türkü işkence altında. Başta Türkiye olmak üzere İslâm dünyasının ve insanlığın bu trajediyi durdurması gerekiyor. Türkiye Çin’le ilişkilerini sıcak tutarak bu vahşet ve trajediye son verilmesini sağlamalı. Hegemonya ve çıkar hesâbına, Müslüman Uygurlara karşı tutumunun sonunda ayağına dolanacağını bilmeli. Aksi halde, bütün dünyayı tehdit edip kasıp kavuran ABD küresel çıkar ve ifsad politikalarının insanlığın nefretini kazanmakla bir gün Amerika’yı batıracağı akıbetten sakınmalı… Zulüm ve vahşetten hiçbir millet ve devlet âbâd olmamıştır; bunu bilmeli. Ankara, geniş bir diyalogla, usta ve kararlı diplomasi ile âcilen Pekin’e bildirmeli…
NOT: Kısa bir “izin” için, izninizle… 03.08.2009 E-Posta: [email protected] |