Cevher İLHAN |
|
“Nükleer gerginlik”le İran’ı tahrik |
İran’da seçimler bahanesiyle patlak veren olayların arka plânında ilginç iddialar var. İran’da “siyasal sistemi”in tıkanıklığı ve problemleri ayrı bir tartışma. Ancak İsrail’in yüzlerce nükleer başlıklı füzeye, bombaya ve silâha sahip olmasına ses çıkarmayan, hatta bunu “savunma hakkı” gören ABD ve İngiltere’nin başını çektiği “ikinci Avrupa”nın, İran’ın nükleer enerji çalışmalarını kabul etmemesi, “yeni dünya düzeni”nin düzensizlikle muallel çifte standardını su yüzüne çıkarıyor. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun raporlarında İran’ın nükleer çalışmalarının barışçıl olduğu tesciline rağmen, İsrail “nükleer gerginlik” üzerinden tahriki tırmandırıyor. İngiliz Sunday Times gazetesine göre İsrail’in İran’a saldırı için Suudî Arabistan’ın hava sahasını kullanma izni aldığı belirtilirken, Ermeni diasporasının Türkiye’ye yönelik iftiraları istimal eden Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden, İsrail’e arka çıkıyor. ABC televizyonunda, İsrail’in İran’ı vurması halinde önüne çıkmayacaklarını yüksünmeden söylüyor. Yine Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un, İran’a karşı ABD’nin “savunma şemsiyesi”ni Ortadoğu’ya genişletmesi, bu amacı taşıyor.
İRAN’I İSTİKRARSIZLAŞTIRMA PLÂNI Ve bu süreçte İran’daki seçim bahanesiyle olup bitenler oldukça dikkat çekici. Belli ki ABD ve “işgal koalisyonu”, sırf küresel hegemonya ve çıkarlarıyla uyuşmadığı için İran’ı zaafa uğratma ve kaosa sürükleme peşinde. En son Amerikan Savunma Bakanı Robert Gates’le görüşen ve askerî üstünlüklerini korumalarına verdiği malî ve teknolojik desteğe teşekkür eden İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın “nükleer program”a atıfla ABD’nin bu desteğini kullanarak ABD’ye her türlü saldırı ve operasyonlar dâhil tüm opsiyonların açık olduğunu bildirmesi, şirretliğin ikrarı oluyor. Bütün bunlara ilâveten MOSSAD Başkanı Meir Dagan’ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun onayıyla İran’a karşı başta Suudî krallığı olmak üzere “ılımlı Sünnî Arap yönetimleri” ile “çalışma ilişkileri”ni nazara vermesi, “derin plânı” doğruluyor. Anlaşılan o ki ABD ve İsrail, “Sünnî eksen”i İran’a karşı kışkırtarak İslâm âleminde ve özellikle Ortadoğu ve Önasya’da Sünnî-Şiî kutuplaşmasını ve çatışmasını alevlendirme emelinde. İranlı yetkililer açık açık ABD ve İngiltere’nin olaylarda parmağı olduğunu ve kışkırttığını belirttiler. Bundandır ki Washington, Tahran düşmanlığında kendi cephesinde yer almasını telkin ediyor. Mısır’da İran’ın barışçıl nükleer enerjiye anlayışla bakacağı mesajını veren Amerikan Başkanı Obama’nın, Rusya ziyaretinde “Rusya’nın patronu” Başbakan Putin’le havyarlı kahvaltı sofrasında ve Moskova Ekonomi Akademisi’nde, “İran’ı ‘bitirirsek’ füze kalkanı projemiz kalkar” ifşaatı, bunun bir diğer göstergesi. (Hürriyet, 8.7.2009) Obama’nın ilk mesajlarına ve pompalanan imajının aksine, tıpkı Bush yönetimi gibi yeni Amerikan yönetimi de ne garip ki ısrarla “İran’ın savaş amaçlı nükleer programı izlediğini” iddia ediyor. Okyanuslar ötesinde gelip İran adavetinde Rusya’ya işbirliğini öneriyor. Bütün bunlar, Paul Craig Roberts’in “Şeytanlaştırılmış bir İran’la savaşa hazır mısınız?” yazısında açıkça okunuyor. (Çeviren: M. Alplaslan Balcı, dunyabulteni.net)
ABD’NİN “DİZÜSTÜ ÇÖKERTME PROJESİ” Özetle ABD’nin İran’ı istikrarsızlaştırma plânı uyguladığını, gerçekleşen bombalama ve intihar eylemlerine malî destek sağladığını belirten Roberts, “Amerika’nın muhalif ülkeleri dizüstü çökertme projesi”nden bahsediyor. Amerikan medyasının bu plânı resmeden haberlere “palavra” muamelesi yaptığını kaydeden Roberts’e göre, Amerikan ve “Amerikancı basın yayın organları”nın bu tek yanlı tutumu, Amerikan yönetiminin fıtratındaki mâneviyatsızlığın delili. Roberts bunu, “hegemonya tutkusunun tükettiği Amerika’nın baskın çıkma hırsıyla mâneviyattan ve adaletten yoksun dünyayı tehdit eden bu senaryo” olarak yorumluyor. Neticede Pakistan eski Genelkurmay Başkanı Miraz Aslam Beig’in, 15 Haziran’da Peştu radyosunda, İran seçimlerinde Amerikan dahli olduğuna dair kesin istihbarat belgeleriyle, “CIA’nın seçimin ardından renkli ama boş bir devrimi desteklemek için İran’da 400 milyon dolar harcadığı” açıklaması, her şeyi bütün açıklıyla deşifre ediyor. Şimdilik yangın yayılmadan söndürüldü. Lâkin Gürcistan, Ukrayna ve diğer eski Sovyet cumhuriyetlerindeki renkli devrimlere para ve “ifsad projesi”desteği örneği, işin içindeki “iş”i ortaya çıkarıyor. Yine bu süreçte Barzani-Talabani’nin işgal işbirliğini yeterli görmeyen ABD’nin Kuzey Irak seçimlerinde uluslararası dolar spekülatörü George Soros desteğiyle “Goran (Değişim) hareketi”ni ateşlemesi dikkat çekici. İran’da da “turuncu bir devrim”in fitne, kargaşa, kavga ve kaos kıvılcımlarını tutuşturmak için “küresel gizli el”in seçim bahanesiyle üzerine benzin dökmeye çalışıldığı, olup bitenlerin nezdinde belgeleriyle ispatlanıyor… 31.07.2009 E-Posta: [email protected] |