Cevher İLHAN |
|
“Açılım” kargaşasında “Rasmussen gösterisi” |
Türkiye’deki “açılım” tartışmaları, diğer gündemlerin üstünü âdeta kapatmakta. Ülkenin birçok önemli meselesi, “açılım”ın gölgesinde kalmakta… Öncelikle iktisadî krizde ardı arkası gelmeyen zamlar “açılım” tartışmaları arasında kaymakta. Emekli maaşlarına yüzde 1.8’lik komik zamdan sonra memura reva görülen yüzde 2.5’luk “maaş artışı” gözardı ettirilmekte. Görünen o ki belli aralıklarla ortaya atılan açılımların, siyasî iktidarın kamuoyunu oyalama ve avutma yöntemi olduğu, belli bir süre tartışılmasının ardından sessiz sedâsız kapanmasıyla su yüzüne çıkmakta. Sahi, bahar aylarında ortaya atılan “Ermeni açılımı” ne oldu? Obama’nın telkinleriyle hararetlenen ve Cumhurbaşkanı Gül’ün “büyük fırsat” dediği “büyük açılım”dan ne kaldı? Tesbit şu ki hükûmetin şimdiye kadar ortaya attığı “açılımlar”, siyasî rantla Başbakan’ın ikrarıyla Meclis’teki iktidar-muhalefet arasında “kayıkçı kavgası”na dönüşen atışmalarla kalmakta. Hükûmetin baştan beri bir şeyleri çözmek yerine dönem dönem bazı şeyleri gündeme taşıma taktiği, muhalefetin de işine gelmekte. Siyasî iktidar ve siyasî muhalifleri, mevzubahis “açılımlar”a arka çıkan ya da karşı çıkan çevrelerin paylarına düşen seçmeni alma politikasını gütmekte…
“ÖZÜR” YERİNE GEÇİYOR MU? Amerikan Başkanı Obama’nın devreye girmesiyle NATO Genel Sekreterliğine getirilmesine Türkiye’nin “vetosu” kaldırılan Danimarka eski Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’in AKP Ankara İl Teşkilatının Rixos Oteldeki iftar programına katılışı, gündemden âdeta kaydırılan konulardan biri. Rasmussen’in mâlum sözleri sarfetmesinin üzerinden aylar geçti. Yayınlarına son verileceğine söz verdiği PKK terör örgütü yayın organı Roj TV hâlâ yayınlarına devam ediyor. Hz. Muhammed’e (asm) hakaret eden karikatürleri “özgürlük” sayma saygısızlığından dolayı en ufak bir özür dilemedi. Peki son gelişinde Rasmussen “özür” diledi mi? Erdoğan’ın başbaşa görüştükten sonra beraberinde getirdiği Rasmussen’in yüzüne, “Peygamberimizin de o semavî dinlerin gerçek mensuplarınca kabulü zaten inançları gereğidir. Münferit olaylardan yola çıkarak bütün bir dini, bütün mensuplarını potansiyel terörist olarak görmek, bu algıyı yaymak, bunu hoş görmek, zemin hazırlamak en hafif tabiriyle insanlık suçudur” demesine karşı, Rasmussen ne dedi? İşitmemesi için ezânın geciktirildiği Rasmussen’in tek kelimeyle özür dilemeyip sâdece “Burada bulunmam İslâmiyete duyduğum saygının gösterisi” cümlesiyle kalması, ne anlama geliyor? “Lütfedip” iftara katılması, Peygamberimiz hakkındaki hakaretâmiz çirkin karikatürleri “onaylaması” densizliğinin “özrü” yerine geçiyor mu? Görünen o ki “özür dilemediği” gibi, diğer sözlerinin de hiçbirini yerine getirmeyen Rasmussen’in “AKP iftarı”na iştiraki, kendisinin ifâdesiyle bir “gösteri”nin ötesine geçmiyor.
ASIL MESELE, AFGANİSTAN’A EK ASKER… Keza terör örgütünün propagandasını yapan “Roj TV” hakkında aylar sonra hâlâ, “Eğer Danimarka’daki yetkililer net bir delil bulurlarsa gereğini yaparlar” demesi, saygısızlığın yanısıra tam bir diplomatik skandal… Rasmussen’in niçin Ankara’ya geldiği, temaslarında ağırlıklı olarak NATO’nun Afganistan’daki operasyonlarını ve Türkiye’nin Kıbrıs Rum Kesimini veto etmesiyle Yunanistan’la arasındaki “sorunlar”ın verdiği “rahatsızlıklar”ın ele alındığını belirten Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun açıklamalarıyla sabit. Rasmussen’in iç çatışmayla kaosa sürüklenen işgal altındaki Afganistan’da Türkiye’nin “işbirliği”yle “kilit rolü oynadığı” övgüsüyle(!) Amerikan işgali ve çıkarları hesabına bu ülkedeki askerî birliğin sayısının arttırılması talebi başta olmak üzere yeni tâvizler koparmak için Ankara’ya uğradığı, resmen belirtilmekte. Türkiye, Afganistan’da gittikçe işgalcilerle işbirliğine sürüklenmekte… “Rasmussen’i her zaman çok yakın bir dost” gördüklerini belirten Davutoğlu’nun ortak basın toplantısında, Rasmussen’in ilettiği “ABD’nin talepleri”yle Afganistan’daki birliğe ek asker göndereceklerini, 795 askerin bulunduğu birliğe 805 askerin ilâvesiyle bu ülkedeki Mehmetçiğin sayısının 1600’e çıkarılacağını söylemesi, bunun ifâdesi. Aslında yoruma bile gerek yok. Zira Rasmussen’in “özür dilemek” ya da verdiği sözleri yerine getirmek için değil, kendisini “atayan” ABD ve işgal ortaklarının hegemonya ve çıkarları adına Ankara’ya geldiği, Dışişleri Bakanı’nın sözleriyle açıkça itiraf edilmekte… Özür dilemediği iftara katılmasının amacının bu olduğu her haliyle ortada… 01.09.2009 E-Posta: [email protected] |