Cevher İLHAN |
|
“Yol haritası” yolu tıkıyor |
İşgal altındaki Irak’ta bütün “barış ve istikrar” iddialarına rağmen eskiden başkent Bağdat ve güneydeki Şiî bölgesinde meydana gelen patlamaların son demde Kerkük ve Musul başta olmak üzere kuzeye de sıçraması, kargaşa ve fitnenin bütün azgınlığıyla devrede olduğunu gösteriyor. Geçen haftalarda, Kerkük’te önce 27, ardından 78 ve 60 sivilin peşpeşe katledildiği ve gün aşırı hergün onlarca insanın öldürüldüğü, yüzlercesinin yaralandığı olaylara “intihar saldırısı” süsü veriliyor. Lâkin halkın kalabalıkla bulunduğu mahallere, pazar yerlerine terk edilip uzaktan kumanda ile patlatılan patlayıcı yüklü araçlardan kimse çıkmıyor. Bush’un “Irak’ı özgürleştirme projesi”, iki milyon insanın öldürülmesi, ülkenin üçte biri nüfusun göçle evlerini terk etmesi ve perişan olmasıyla neticelendi. Ne var ki Türkiye’nin buna tepkisi, Dışişleri’nin “üzüntü” bildiren suya sabuna dokunmayan göstermelik cılız “kınamalar”la kalıyor. Ve bu arada mâlum medyanın da propagandasıyla sanki Türkiye’deki “Kürtlerin lideri” imiş gibi kulakların terörist başı Öcalan’ın Ağustos ortasında İmralı’da açıklayacağı “yol haritası”na kabartıldığı; Kandil’den DTP yönetimine kadar bütün tarafların aynı ağzı kullanarak “İyi şeyler’ yapma niyeti varsa Ankara’nın Öcalan’ı muhatap alması zorunluluğunu” dillendirdikleri bir sırada, Cumhurbaşkanı’nın “büyük tarihî fırsat”ı beraberinde bir yığın tartışmayı getiriyor...
TERÖRÜ TEHDİD ARACI OLARAK KULLANIYOR…
Meselenin en hararetli savunucuları dahi, Türkiye’de demokrasinin standartlarının yükselmesi, sadece bu sorunu değil, başka birçok problemin çözülmesinin de ilk adımı olacağını, Türkiye’nin demokratikleşme meselesini peşinen “Kürt sorunu” perdesinde lanse edilmesinin, başta bazı mahfillerin kulağına hoş gelse de çözümü engelleyeceğini belirtiyorlar. Kandil’deki terör örgütü fiilî lideri Karayılan’ın “örgütün silâh bırakması ve dağdan inmesi” için “özerklik” ve “genel af” şartını koştuğu mesajını ilettiği bir ortamda, DTP’nin meseleyi “Öcalan’ın açıklamaları”na endekslemesi, belli ki çözümü değil, çözümsüzlüğü getirecek ve daha baştan tıkayacak… Hele Öcalan’ın avukatlarına, Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan’ın dolaylı yollardan kendisinden ricada bulunduklarını iddia etmesi, “tarihî büyük fırsat”ı daha baştan zehirliyor. Gerçek şu ki, çeyrek asır boyunca bölgede terör estiren, köyleri, evleri basıp çocukları, kadınları, yaşlıları, çocukları ve hatta bebekleri katleden, 40 bin insanın katlinden sorumlu Marksist terör örgütü başının hapishanede, “Ben eski ben değilim” demesi, “demokratik siyaseti ve özgürlüğü esas alıyorum, ben radikal demokratım” diye konuşması bir şeyi değiştirmiyor. “Çatışma, şiddet, ölüm benim mantığım değildir, bu nedenle ben bunlardan vazgeçtim” ikrarının ve saplandıkları sosyalizmin ABD’ye hizmet ettiğini itirafının da hiçbir anlamı yok. Kaldı ki “terör” konusunda da Öcalan peşin peşin, “Savaş gelişirse benim de söyleyecek pek fazla bir şeyim olmaz; dağlarda olan onlardır, ben bu konuda bir şey diyemem, bu onların kararıdır, önleyecek durumda değilim” sözleriyle örtülü bir biçimde terörü tehdit ve şantaj aracı olarak kullanıyor… Ve bütün bunlar, zaten bu hususta hassas olan Ankara’yı zora soktuğu gibi, çoğu AB uyum sürecinde yapılabilecek demokratikleşme ve özgürlükleri de akamete uğratıyor… Kısacası, terörist başının “yol haritası” demokratikleşme yolunu tıkıyor… 30.07.2009 E-Posta: [email protected] |