Umut YAVUZ |
|
Mescid-i Aksa 40 yıldır yanıyor |
Bundan 40 yıl önce, 21 Ağustos 1969 tarihinde, Mescidi Aksa büyük bir sabotaj eylemine sahne oldu. İsrail işgalinin üzerinden henüz iki yıl geçmişken gerçekleştirilen bu imha girişimi, Müslümanların tepkisini ölçmek üzere Siyonistlerin nabız yoklama operasyonu ve karanlık planlarının ilk habercisiydi. Mescid-i Aksa’nın Siyonist devlet İsrail tarafından yıkılıp yerine Süleyman Ma’bedini inşâ etme niyeti artık herkes tarafından malum olan aşikâr bir niyettir. Kudüs’ün ve dolayısıyla Mescid-i Aksa’nın statüsü meselesi Filistin probleminin kilit noktalarından birini teşkil etmektedir. Denilebilir ki, bu mesele çözülmeden Filistin meselesine gerçek anlamda bir çözüm getirmek imkânsızdır. İHH İnsanî Yardım Vakfı Mescid-i Aksa’nın yakılma girişiminin 40. yıl dönümü münasebetiyle Mescid-i Aksa’da Son Durum Raporu hazırladı. Raporda İsrail’in sistemli bir şekilde Kudüs’ün İslâmî kimliğini yok etmeyi planladığı ve bu kimliğin en büyük abidesi ve ispatı olan Mescid-i Aksa’yı yıkmak için çalıştığı vurgulanıyor. İsrail’in Mescid-i Aksa’yı doğrudan yıkmaya cesaret edemediğinden, Süleyman mabedini ortaya çıkarma iddiasıyla 1970’ten beri yapılan kazılarda Mescid-i Aksa’nın altını tünellerle boşalttığı ve bir bölümünde Havra inşa ettiği belirtiliyor. Sadece mescidin altında değil çevresinde de büyük bir imha operasyonu yürüten Siyonist rejimin, işgalin ilk gününden şu ana kadar Müslümanlara ait toplam 8 bini aşkın evi yerle bir ettiği ortaya koyulurken, 6 bin evi daha yıkma kararı alan Siyonist İsrail yönetiminin şimdiki hedefinde de; Şeyh Cerrah, Silvan, Bustan, Ra’sil Amud, Abbasiye ve Tur semtlerinde Müslümanlara ait 200’ü aşkın evin bulunduğu hatırlatılıyor. Raporda bütün Müslümanların Mescid-i Aksa’ya sahip çıkma sorumluluğunu omuzlarında hissetmesi gerektiği belirtiliyor. Evet bu mesele sadece Filistinlileri, sadece Arapları veya sadece bölge ülkelerini ilgilendirmekten çok ötede bir meseledir. Dolayısıyla dünya üzerinde bulunan her Müslüman’ın Kudüs ve Mescid-i Aksa meselesi konusunda elini taşın altına koyması gerekmektedir. Pek tabii ki, en önemli vazifenin yükü Filistinli yöneticiler ve daha sonra da İslâm ülkelerinin devlet başkanlarının omuzları üzerindedir. İsrail’in iskan politikası ve Kudüs’ün İslâmî kimliğini yok etmeye yönelik planları bugün bütün dünya kamuoyunun ve hatta müttefikleri ABD’nin bile tepkisini çekmekte ve zaman zaman bu konuda uyarılar yapılmaktadır. İsrail ise herşeye rağmen bu faaliyetlerini sürdürüyor. Topyekûn İslâm ülkeleri ile hakkaniyetli gayrimüslim ülkeler bu konuda ağız birliği edip İsrail’i durdurmaya çalışmadıkça ve en önemlisi Filistinliler de ittihad edip vatanları uğruna tek yürek bir mücadeleye girmedikçe bu zulüm devam edecektir. Bundan 40 yıl önce Mescid-i Aksa’ya atılan ateş halen yanmaktadır. Herkes gücü yettiğince bu ateşe su yetiştirmekle mükelleftir. 22.08.2009 E-Posta: [email protected] |