Ahmet DURSUN |
|
Yol haritası |
“Yol haritası” söylemi, son zamanlarda yolunu bulmak isteyenlerin moda tabirlerinden biri oldu. Amerika Ortadoğu’da çizdirdiği karizmasını düzeltebilmek, Irak çöllerinden kurtulabilmek için böyle bir haritaya ihtiyaç duymuştu da, biz de bekleyip durmuştuk ‘Bu harita bizi nereye götürecek?’ diye. Harita çok, hangisini istersen onu kullan. BOP’un yol haritası, AB yol haritası derken şimdi yeni bir yol haritasıyla karşı karşıyayız. Kürt açılımının nasıl olacağına dair elinde kapalı bir zarfla sır vermeden dolaşan içişleri bakanının ve Başbakan’ın çantasından nasıl bir harita çıkacak, merak ediyoruz. Haritanın ölçeği, şekli şemali az çok belli oldu da, hükümet kırmızı kart yemeden bunu nasıl kamuoyuna açıklarım telâşında. Harita, Türkiye’nin yeni siyasî haritası, bu kesin. Anladığım kadarıyla da şimdilik üç temel belirleyicisi var. AKP, DTP ve İmralı… Diğer siyasî partiler ve sivil toplum kuruluşları vs. haritanın tali yollarını oluşturuyor. Meselenin en can sıkıcı, adamı en işkillendirici kısmı, İmralı’nın bir şekilde olaya müdahil olması. Bu yol haritası dedikleri şey, PKK’nın paketli liderinin paketinden kurtulmasının, ahir ömrünü daha bir güven içinde yaşamasının bir yolu mu acaba? Bu noktada endişe edenlerin sayısı az değil. ‘Niye işkilleniyorsun?’ demeyin. Kurulduğundan beri PKK’ya terör örgütü demeyen, açıkça da terör örgütünün siyasî taşeronluğunu yapan DTP nasıl oldu da çözümün bir numaralı adresi oldu? PKK’nın siyasî taşeronluğundan ötürü DTP’yi muhatap kabul etmeyen Başbakan neden aniden fikir değiştirdi? Neden yüzyılın en önemli katillerinden birinin “yol haritası” adı altındaki hezeyanları merakla bekleniyor? Adam sanki harita kadastrocu da, yok ayın on beşine yetişmemiş, sonraki Çarşamba olabilirmiş… Haritayı elinde tutan belli de, “çizen kim?” ben onu merak ediyorum. İmralı’nın herhangi bir şekilde bu sürecin içine sokulması ya da bunun hissettirilmesi bu işi başlamadan bitirir. Hükümet henüz yol haritasını açıklamadı. Şimdilik yoklama aşamasında. Başbakan, toplumsal mutabakattan söz edip duruyor da, bu mutabakatın içine toplum bir türlü dahil olamıyor. Toplumun hissiyatına tercüman olmayan bir mutabakat nasıl olur? Meselâ, Başbakan’ın mutabakatı, bu meselede çözümü isteyen toplumun bir ferdi olarak beni tatmin eder mi? Yol haritası şehit analarının yüreğine su serpecek unsurları içeriyor mu? Bu açılım, Bediüzzaman’ın yüz yıl öncesinden bu meseleyi çözmek için yaptığı girişimleri vasiyet kabul edenleri ikna eder mi? Elbette ki bu ülkede bu meselenin çözümünü arzulayan müthiş bir çoğunluk var; ancak çözüm için atılacak her adımı destekleyenleri hayal kırıklığına uğratacak en büyük yanlış harita mühendislerinin yanlış seçimi olacaktır. Bana göre samimî, onurlu ve dış etkenlerin üflemesiyle oynamaya kalkmayacak akıllı bir mühendisin haritasında şunlar kesinlikle olmalıdır: 1 – Demokratikleşme. Kürt sorununu doğuran antidemokratik yapımızdır. Terör, çağdaş bir demokrasiden binasip olmamızın sonuçlarından biridir. Türkiye’nin her alanda demokratikleşmesiyle ve ülkemizde demokrasi kültürünün gelişmesiyle sorun kendiliğinden erimeye başlayacaktır. Dolayısıyla bu haritanın başşehri de çağdaş bir anayasa olmalıdır. Bu darbe anayasasına yaslanan çözüm arayışları akim kalacaktır. 2- Cumhuriyet’in ilk yıllarında dinî değerlerden azade bir modernlik anlayışıyla yola çıkanların Bediüzzaman’a teklif ettikleri dünyevî makamların ve önemli sayılacak miktardaki maaşın reddedilmesinin altında yatan amilleri göz önünde bulundurmayan bir haritaya da güvenmem. Din gerçeğini göz ardı eden, imanlı-faziletli bir toplumun nasıl oluşacağına dair kafa yormayan bir haritadan hayır beklemek fazla iyimserlik olur. Böyle bir haritayı dayatanların bu memleketin insanı olmadığını da rahatlıkla söyleyebilirim. Ülkemin dışında çizilmiş haritalarla ben ülkemde yol mu arayacağım? 3- Bilumum ulumalardan ve hırlamalardan etkilenmeyen bir harita. “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyerek dağlara kazınan etiketin yapıştırıcı, birleştirici olamadığını anlamış, birlikteliği ve eşitliği sahip olduğu tarihî, dinî ve kültürel değerlerde bulmuş bir harita insanları mutlu kılabilir ve onları selâmete ulaştırır. Ulus devlet yapılanması ve anlayışı ile Kürt meselesinde bir arpa boyu yol gidilemeyeceğini, salt askerî tedbirlerin ülkenin kaynaklarını yok etmek demek olduğunu kavrayan bir harita doğru yolun ilk işaretlerini vermiş olur. 4- Meselenin can damarını bilen, asıl hastalığı teşhis eden bir harita. Doğunun kalbinin din olduğunun farkına varan, eğitimini de bu gerçeğe göre dizayn eden bir harita. Ancak bu anlayışla hazırlanmış bir harita, yüreklerinden merhamet, şefkat ve Allah korkusu silinenlerin vicdansızlığına bir son verebilecektir. 5- Bütün bunlardan sonra, insanların insanca yaşayabilecekeri, Ağrı’nın Patnos’unda, Bitlis’in Hizan’ında, Siirt’in Eruh’unda Şırnak’ta, şurada burada, fakirliğin ağır yükü altında ezilmiş, hayatın her anında bükülmüş yürekleri ferahlatacak, yüzleri güldürecek tedbirleri sunan, “yahu hayat ne güzelmiş” dedirtecek bir harita. 18.08.2009 E-Posta: [email protected] |