18 Ağustos 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Görüş

Orucun hikmetleri

Ramazan orucu, İslâmiyet’in beş şartından birisidir. “Şeâir-i İslâmiye”dendir. Yani İslâm’ın alâmet ve işaretlerindendir. Bu alâmetlerden biri, bir memlekette veya beldede görüldüğü zaman oranın Müslüman olduğuna kanaat verecek işaretlerdendir. Şeair, bütün Müslümanları ilgilendiren bir konu olduğu için yaşatılmasından bütün Müslümanlar sorumludur. Bu tür meseleleri bir kişi yaşasa, bütün Müslümanlar bundan istifade ederler. Terk edilmesinden de hepsi sorumlu olur.

Ramazan orucunun Allah’ın Rablığına bakan bir yönü vardır.

Allah kâinatı büyük bir sofra haline getirmiştir. Bütün nimetlerini bu sofraya dizmiştir. Bin bir çeşit lezzeti bu sofraya koymuştur. Her çeşit mahlukat bu sofradan istifade etmektedir. Bu sofranın etrafındaki misafirler sadece insanlardan ibaret değildir. Bütün varlıklar bu sofranın etrafında dizilmişler ve istifade etmektedirler.

Kurulan sofra umuma açık olunca istifade edenler şükür noktasında bazen gaflete düşmektedirler. Herkese açık ve hiç kesilmiyor. Bu hep böyle devam edecek gibi algılanmaktadır. Şükretmekte gaflete düşmek, nimeti ve nimet vereni unutmak sıkça meydana gelmektedir.

Her nimetin bir bedelinin olduğu, devam etmesinin o bedeli ödemekten geçtiği, bedelin ödenmemesi durumunda nimetin kesilme riskinin bulunduğu gayet açıktır. İnsani ilişkilerimizde de böyle değil midir? Şükredildiği takdirde Allah nimetini artıracaktır. Şükredilmediği zaman da ceza gelecektir. Özellikleri farklı da olsa bir ceza ödenecektir.

Allah kullarına karşı çok merhametli olduğu için rızkını kesmiyor fakat cezayı başka türlü ödetiyor. Âhirete ertelediği de oluyor.

İnsanlar şunu hep akıllarında tutmak durumundadır: İmhal etmek (mühlet vermek- zaman tanımak) ihmal etmek anlamına gelmez. Şükürsüzlüğün bedelini er yada geç ödemek zorundadır. Burada olmazsa ahirette ödeyecektir. Ama mutlaka ödeyecektir.

Dünya bir kışla gibidir. Kışlanın disiplini çok önemlidir. Bu disiplini bozan mutlaka bunun bedelini ödeyecektir.

Kışlanın sahibi diyor ki, şu hareketleri şu zaman içinde yapmayacaksınız. Şu davranışlardan uzak duracaksınız.

Oruç tutan insanlar bu disipline riâyet etmektedirler. Önünde her imkân olduğu halde yemekten içmekten uzak durup Allah’ın Rububiyetine itaatini göstermektedir. Onu Rab kabul edip emirlerine saygı göstermektedir. Onun için önünde sofra kurulu olduğu halde yememektedir. Onun izin verdiği sınır olan akşam ezanını beklemektedir.

Bu itaatin bedelini ancak Allah verir. Yapılan itaat ve ibadet, sadece onun hatırı için yapılmakta, bedelini de ancak o verebilir. Zaten ondan başkasının hatırına da bu açlık çekilmez.

İnsan diğer nimetlerden belli oranlarda kendini uzak tutabilir. Susuzluk ve açlık hiçbir şeye benzemez. Onlara katlanmak çok zordur. Bunu ancak yaşayan bilir. Öyle küçük hatırlar için bunlara katlanmak olmaz.

Onun için oruç büyük bir ibadettir. Onun için İslâm’ın alâmetlerinden sayılmıştır. Allah’tan başkası için böyle bir sıkıntıyı çekmek çok zordur. Sevabını da anacak Allah verir. Oruç ancak Allah için yapılacak bir ibadettir.

Not: Herkesin ramazanını tebrik ediyorum. Her türlü hayırlı işlere vesile olmasını diliyorum. Günahlar için yaprak dökümü, sevaplar için bahar olmasını niyaz ediyorum.

ALİ SARIKAYA

18.08.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.