Kadir AKBAŞ |
|
“Millî” olanın yeniden tanımlanması |
Hükümet, Türkiye’nin temel problemlerini çözmek adına, toplumun farklı kesimleri ile bir araya geliyor. Alevî topluluğunun kanaat önderleri ile yapılan toplantılar, azınlık cemaati ileri gelenleri ile buluşmalar, Kürt sorunun çözümüne katkı sunacağı düşünülen kuruluşlara yapılan ziyaretler ilk anda akla gelenler. Hükümetin temel sorunların çözümüne dönük niyet ve gayreti, toplumun pek çok kesiminden geniş destek buldu. Hükümetin bu niyet ve gayretini nereye kadar sürdürebileceği konusunda belli çekinceler olduğunu da hatırlamak gerekiyor. Nitekim Ermenistan ile var olan sorunların çözümüne dönük olarak, hükümet tarafından başlatılan ve kamuoyunda oluşturulan beklentiler, bir anda yerini hayâlkırıklığına bırakmıştı. Hükümetin, sorunların çözümüne dönük somut önerilerle toplumun önüne çıkmaması olumlu bir adım olarak değerlendirilmelidir. Katılımcı demokrasi kültürünün yerleşmesi açısından önemli bir fırsat. Sayın Başbakan’ın sorunun çözümüne dönük bir süre öngörmüş olması ise doğru olmamıştır. Yapılan çalışmalar, demokratik açılımla ilgili atılması gerekli adımları somutlaştıracaktır. Bazı somut önerilerin fiiliyata geçirilmesi, kamuoyunun çözüm önerilerini tartışması, hazmetmesi süreçlerinin yaşanmasını gerektirecektir. Bundan da önemlisi demokratik açılım sürecinde atılması gündeme gelecek önerilerin büyük bir bölümü anayasa ve kanunlarda önemli değişiklikler yapılmasını gerektirecektir. Bu noktada yüksek yargı organları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay’ın bugüne dek uygulaya geldiği anlayışın ötesinde, yeni bir anlayışla hareket etmesi gerekecektir. Maalesef yüksek yargı organları bu güne değin ülkenin temel sorunlarının çözümüne katkı sağlamak bir yana, sorunların kronikleşmesine yol açan kararları, demokratik açılımın önündeki ciddi engellerin başında yer alıyor. Ancak, demokratik açılım sürecinin bir devlet politikası olarak benimsenmesi halinde yüksek yargı organlarından bir tutum değişikliği beklenebilir. Demokratik açılım sürecine CHP ve MHP’nin de dahil edilmesi, bu cenahın kanaat önderleri ile bir araya gelinmesi, duyarlılıkların anlaşılmaya çalışılması gerekir. Millî birliğin, millî kültürün, millî olarak tanımlanabilecek değerlerin yeniden anlamlandırılacağı, yeni bir muhtevaya kavuşturulacağı sürece, MHP ve BBP çevrelerinin de katkısı sağlanmalıdır. Bu günde dek “millî” olanın muhtevası, belli etnik aidiyet vurgusu üzerinden yapıldı ve muhtevası da, bu aidiyete cumhuriyetle birlikte atfedilen değerler üzerinden belirlendi. Etnik aidiyet vurgusu olmaksızın “millî” değerlerin yeniden tanımlanması, Türk'ün, Kürt'ün, Alevîsi, Sünnîsi ile Müslümanın ve diğer vatandaşların kendisini bulabileceği değerler manzumesinin müşterek değerler haline getirilmesi zor bir sürece işaret ediyor. Bu süreçte, bu toprakların en güçlü müştereği olan inanç birliği, zorluğun aşılmasında herkes açısından sağlam bir referans oluşturacaktır. 20.08.2009 |