Ali FERŞADOĞLU |
|
İnatçı ile evlenmeyin! |
Evlilik çağına gelen ve eş arayışına başlayan gençler! Başlığa bakıp “İnadı olmayan birisini nerede bulacağız, nasıl bulacağız, nasıl anlayacağız?” diye hemen burun kıvırmayın. İsterseniz öncelikle şöyle düzeltelim: Diğer olumsuz duyguları gibi; inadı da terbiye etmeyen; yerinde ve ölçüsünde kullanmayan ve mecraına akıtmasını bilmeyenle evlenmeyin! İslâma göre diğer menfî duygular gibi inat da, güzel ve iyi alışkanlıklar kazanmak için verilmiş, sebat anlamında kullanılması gereken bir duygudur. Meselâ inat, nefis ve şeytanın, “Namaz kılma, kitap okuma, hak ve hakikat için çırpınma, hakta sebat etme!” gibi telkinleri karşısında, nefis ve şeytana inat, “Namaz da kılacağım, kitap da okuyacağım, hak ve hakikat için mücâdele vereceğim, hak yoldan ayrılmayacağım!” şeklinde kullanılırsa insan kazanır. İnat hem ferd, hem de sosyal hayatı tahrip eden, muzır bir haslete dönüşür. Bu şiddetli duygu önemsiz, geçici, yok olucu işlere karşı kullanılırsa felâkete kapılar açar. Eğer inat “hakta sebat, doğruluk için mücadele ve sabır” şeklinde kullanılıp kanalize edilmezse, sefâlet, rezâlet, sıkıntı, hayattan zevk alamama gibi pek çok zararları da beraberinde getirir. Meselâ, eşlerden birisi, “Bu böyle olsun!” diye bir fikir yürütürse, diğeri inadından karşı gelmemeli. Eğer eşin teklifi daha makul ise, kabul etmeli. Makul değilse, gerekçelerini sıralamalı. Yine de birisi ısrarlı olursa, işi büyütmemek için inat yolunu değil, hilm yolunu seçmeli. Eş arayanlar bilhassa bu inat meselesine dikkat etmeli. Zira, inadın gözü meleği şeytan, şeytanı melek görür. Evet, inadın işi budur: Şeytan yardım ederse birisine, “melek” der, rahmeti de okutur. Muhâlif tarafında eğer meleği görse, libasını değişmiş onu şeytan zanneder; adâvet, lânet eder.1 Salih amellerimizi yiyip bitiren dedikodu ve gıybetler de bundan kaynaklanıyor: Gıybet, ehl-i adâvet ve haset ve inadın en çok istimal ettikleri alçak bir silâhtır.2 Akıllı bir mü’min, duygularını kontrol ve kanalize edebilen mü’mindir. İnat duygusunu da müsbet yolda kullanmayı bilir. Ve akıllı genç, inat duygusunu mecraına yöneltmesini bilmeyenle evlenmez. İşte inatçıların evlilik akıbetlerini gösteren yaşanmış ibretli bir hikâye: Muş’un Varto İlçesi’ne bağlı Taşçı Köyü’nde, 18 yıl önce (1991) 34 yıllık eşiyle tartıştıktan sonra evini terk ederek dağa kaçan ve o tarihten beri yaptığı taştan kulübede ‘Robinson’ hayatı yaşayan 76 yaşındaki Şükrü Akbel ve eşi Hacer inatlarından vazgeçmiyor. Şükrü ve Hacer, 1957 yılında hayatını birleştirirler. Evliliklerinden 11 çocukları doğar. Hepsini evlendirirler. Muhtemelen yine inatları yüzünden aralarında geçimsizlik başlar. 1991 yılında evliliklerinin 34’üncü yılında yaşanan tartışmanın ardından Şükrü Akbel evini ve köyünü terk ederek dağa kaçar. Bingöl Dağları’nda kendisine taştan tek odalı bir kulübede yaşamaya başlar. Çocukları ve köylüler, ikna edip evine döndürmek için seferber olur. Eşinin kendisinden özür dilemesini şart koşar. Ancak Hacer Akbel de eşinden daha inatçı çıkar ve özür dilemeye yanaşmaz. Bir ara felç geçirip uzun zaman tedavi gören Şükrü, tekrar kulübesine döner. Eşiyle severek evlendiklerini, incir çekirdeğini doldurmayan bir sebeple tartıştıktan sonra evini terk edip dağa çıktığını belirtir. Eşi Hacerin, 4 yıl önce Ankara’da yaşayan çocuklarının yanına yerleştiğini söyleyen Şükrü Bey inadın sonucunu şöyle bağlar: “Şimdi eşimi ne kadar sevdiğimi daha iyi anlıyorum. Yeniden bir araya gelmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çocukların hepsi kendi düzenini kurdu. Artık biz de yaşlandık. Eşim eğer geri dönüp benden özür dilerse, ben de ayaklarını öperim.” 3 *** Gelelim sorunun, “Duygularını terbiye etmiş bir eşi nasıl bulacağız, nasıl anlayacağız?” şeklindeki diğer şıklarına. Güzel bir niyet ve sebatkâr bir çalışma ile… İşte inadı burada, sebat anlamında kullananarak. Aradığınız eşin, “güzelliğine, malına, soy-sopuna” yoğunlaşmayın. Onlar geçicidir ve pek faydası yoktur! Öyle ise, araştırma, sözlülük ve nişanlılık devresini bunlarla harcamayın! Niyet hayır, akıbet hayır, denmiştir… Dipnotlar: 1- Sözler, s. 659.; 2- Mektubat, s. 267.; 3- Vatan, 07.07.2009. 20.08.2009 E-Posta: [email protected] [email protected] |