Ali FERŞADOĞLU |
|
Diğergâm biriyle evlenirseniz, huzuru bulursunuz |
İnsanın ruh yapısı tahlil edildiğinde, diğergamlık duygusunun ayrılmaz bir parçası olduğu görülür. Kendini değil, başkalarını düşünmek. Yani, bencil, egoist olmamaktır. “Bir samimî dostun saadetiyle şefkatli dostu dahi saadetlenir ve lezzetlenir” sözü bu gerçeğin en özlü ifâdesidir. Buna yeni tabirle empati de deniyor. Bu duygunun, insanî, hayvânî ve nebâtî bütün annelerde âzamî derecede tezahür ettiğini görüyoruz. Anneler, yavruları için aç kalırlar. Tavuk ve horozun, canavar aslanın yavrusuna yedirmesi başka ne ile izâh edilebilir? Demek, diğergamlıkta bir lezzet vardır. Hiçbir maddî gelir ve çıkarları olmayan, aksine maddî kayıplar içerisine giren cömertlerin bu tavırları, mânevî bir lezzet aldıklarını göstermiyor mu? Ya milletin selâmeti, istikameti, huzur ve saadeti için hayatını ortaya koyanlara ne demeli? İşte İslâm bu ruhu, bu duyguları aşılıyor insanlara. Ve böyle bir cemiyete kirliliğin pis kokuları daha yaklaşabilir mi? İslâm tarihinde, paylaşmanın ve fedâkârlığın göz yaşartıcı on binlerce şaheser misâllerine rastlamak mümkün. Tebük Seferi için Abdurrahman bin Avf 8 bin dirheminin yarısını, Hz. Ömer de malının yarısını getirmişti. Hz. Osman (ra) eteğini doldurup getirdiğinde, öbek birdenbire öyle kabarmıştı ki, Allah Resûlü (asm), “Bundan sonra Osman ne yapsa zarar vermez”1 buyurmuşlardı. Burada, cömertliğin, bir nüansına, kadın ve erkek üzerindeki tesir ve sınırına işaret edelim. Cömertlik erkekte gayrete, hamiyete, yardımlaşmaya sebep. Kadında ise, kocasına itaatsizliğe ve hakkına tecavüze, küstahlığa, hafifmeşrepliğe götürür. Bu ince sırrı, her halde kadın yapısını tanıyan idrâk etmekte güçlük çekmez. Hiçbir iyilik küçümsenmemeli. Aç hayvanı doyurmak da, kardeşine karşı tebessüm etmek de küçük bir iyiliktir. Kimi zaman küçük iyilikler, cenneti bile kazandırır. Hz. Peygamber (asm) “Cennet kapısını açacakların ilki benim. Fakat beni geçmeye çalışan bir kadın göreceğim ve ona ‘Sana ne oluyor? Sen kimsin?’ diyeceğim. O da, ‘Babasız kalmış yetimlerimin başında oturup bekleyen bir kadınım’ diyecek.” *** Cüneyd-i Bağdadî (ks) bir kış gününde bir mecûsînin kuşlara yem dağıttığını görür ve aralarında şöyle bir konuşma geçer: “Sen hayır yapıyorum diye kendini boşuna aldatıyorsun. Allah evvelâ îmanı farz kılmış, geri kalan hayır-hasenâtı ondan sonra emretmiştir. İman etmedikçe senin bu yaptığın iyilik Allah indinde makbule geçmez” “Ben de biliyorum kabul olunmayacağını. Fakat Allah bu yaptığımı görmez, bilmez mi?” dedi. “Elbette görür ve bilir.” “Öyleyse o da bana yeter” der ve bildiğine devam eder. Aradan zaman geçer. Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri bir hac mevsiminde Mescid-i Haram’ı tavaf ederken bir adamın ellerini açmış Allah’a yalvarmakta olduğunu, hatta gözlerinden sel gibi yaşlar akıttığını görür. İyice dikkat eder, o zatın karlı bir havada kuşlara yem veren mecûsî olduğunu anlar. Tavaftan sonra yanına yaklaşıp hemen kollarından yakalar. Mecûsîde onu tanır ve “İşte Allah gördü ve bildi” deyip kelime-i Şehadet getirip ruhunu oracıkta teslim eder. O anda Cüneyd-i Bağdadî’ye (ks) hatiften şöyle hitap olunur: “Ya Cüneyd! Sen Beytimi arzu ederek geldin ona kavuştun. O ise Beni arzu ederek geldi Bana kavuştu. Dipnot: 1- Üsdü’l-Gâbe, 5: 257. 11.08.2009 E-Posta: [email protected] [email protected] |