Nurullah AKAY |
|
Yiyiyormuş gibi yapan sahabî |
Kıt kanaat geçinen insanların oldukça fazla olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bunun farkına varmak, yani bir kısım insanların zamanın şartlarına göre sıkıntılı bir hayat yaşadığını görebilmek de aslında bir şanstır. Çünkü sırça köşklerinde lüks bir hayat yaşayıp da geçim zorluğu içinde olan insanların varlığını düşünmeyen insanlar kolay kolay merhamet duygularına da sahip olamazlar. Aslında Peygamber Efendimizin (asm) yaşadığı asr-ı saadetine ve ondan sonra gelen selef-i salihinin hayatlarına baktığımız zaman, günümüz insanlarının ne derece korkunç bir israf hastalığına yakalanmış olduğunu daha iyi anlayabileceğiz. İki gün üst üste buğday ekmeğiyle doyamayan Yüce Peygamber (asm) ve ailesi ve evindeki bir günlük yemeği misafirine ikram edip kendileri aç kalan sahabilerinin hayatlarına baktığımız zaman, içinde bulunduğumuz, doymak bilmeyen insanların yaşadığı zamanın israf hastalığını daha iyi anlayabileceğiz. Günümüz Müslüman toplumunun adeta bir israf toplumu hâline gelmesi, her gün binlerce insanları doyurabilecek yemeklerin çöplere gitmesi, bayatlamış diye çöplere terk edilen tonlarca ekmeğin var olması, adeta yemek için yaşayıp, yaşamak için yeme prensibini unutan insanların çoğalması henüz tefessüh etmemiş vicdanları sızlatmaktadır. Ne yazık ki bugün, içinde kuru ekmeklerin bulunmadığı bir çöp bidonu bulunmamaktadır. Her vicdan sahibinin bu vahim manzaralar üzerine kafa yorması elzem bir hale gelmiştir. Elbette israf sadece çöplere atılan ekmek ve yemeklerden ibaret değildir. Evlerimizde kurulan lüks sofralar, yine lüks lokantalarda masalara dizilen çeşit çeşit yemekler, bir giydiğimizi bir daha giymememiz hâleti, moda esareti altına girmemiz durumu ve elimize geçen paralarla habire eşya değiştirme hastalığı israfın ayrı boyutlarıdır. Zerre kadar bile olsa her şeyin hesabını vereceğimizi bildiğimiz halde birçok konuda nefsimizin isteklerine sınır koyamıyoruz ne yazık ki. Çünkü toplum olarak oldukça fazla dünyevîleşmiş bir duruma gelmişiz. Artık israf diyerek bazı yaşantı biçimlerinden uzak kalanlar ayıplanmaktadır. Çok ve çeşit çeşit yemek normal bir hâl olarak kabul edilmektedir. Ve az yemekle yetinmek adeta ayıplanmanın bir sebebi hâline gelmiştir. Acaba, yemekte, giyinmekte ve sâir durumlardaki israfın, âhirzaman fitnesinin bir parçası olduğunu söylesem fazla mı ileri gitmiş olacağım? Elbette haram kılınan şeylerden uzak kalan ehl-i iman bu zamanda büyük bir iş başarmış olur. Ancak daha büyük başarılara imza atmak için bunun yetmediğini düşünüyorum. Ehl-i imanın Rabbinin rızasını kazanmak için helâl olanları da israfa kaçmadan kullanması gerekir. En büyük başarı, bu israf toplumu içinde kendimizi her konuda israftan uzak tutmamız olacaktır. Yaşadığımız asırda bazı aşırılıklardan kendimizi korumak için sıkça Asr-ı Saadet manzaralarına bakmamız gerekir. Belki böylece az da olsa israf hastalığından kendimizi uzak tutmamız mümkün olabilecektir. Hadis kitaplarında geçen ibretli vakaya bakalım isterseniz: Ebu Hureyre (ra) rivayet ediyor: “Hz. Peygamber’e (asm) aç bir kimse gelmişti. O da karnını doyurmaları için evine gönderdi. Ancak hanımları ‘Yanımızda su dışında bir şey yoktur’ dediler. Bunun üzerine Resûlullah (asm): ‘Kim bu kimseyi evinde misafir olarak ağırlar?’ buyurdu. Ensardan biri ‘Ben’ dedi ve misafiri alıp evine götürdü. Hanımına ‘Resûlullah’ın misafirini ağırla’ dedi. Hanımı ‘Yanımızda çocuklarımızın yiyeceğinden başka bir şey yoktur’ dedi. Ev sahibi: ‘Yanındaki yemeği misafire ver, çocuklar akşam yemeğini istediklerinde onları uyut’ dedi. Hanım sofrayı kurdu, çocuklarını da uyuttu. Sonra yanan kandili düzeltiyormuş gibi yapıp, onu söndürüverdi. Misafirleri yemek yerken, onlar da yemek yiyormuş gibi yaptılar. Sonunda aç olarak sabahladılar. Sabah olunca da ev sahibi Allah’ın Resûlünün yanına geldi. Resûlullah ona: ‘Allah sizin davranışınızı çok beğendi ve ‘Kendileri ihtiyaçları olsa dahi onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşu elde etmiş kimselerdir’ (Haşir:9) âyetini indirdi’ buyurdu.” Bu manzara Asr-ı Saadet’ten ibret almamız gereken bir çok manzaradan sadece bir tanesidir. İsterseniz hadisenin ışığında tekrar bir yaşadıklarımızı gözden geçirelim, ne dersiniz?.. 11.08.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları |