Kadir AKBAŞ |
|
Yargıyı, yargıdan korumak! |
Hakim ve savcı atamalarında yaşanan kriz henüz aşılamadı, ancak kararnamenin üzerinde mutabakat sağlanan atamalara ilişkin bölümü Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri tarafından onaylanarak yayınlandı. Hakim ve savcı atamalarında nispeten bağımsız bir kurulun etkin olmasının yargı bağımsızlığının sağlanmasında etkili olacağı inancından hareketle kurulan HSYK’nın, yargı bağımsızlığının sağlanmasına ne ölçüde katkıda bulunduğu bugünlerde daha güçlü bir şekilde sorgulanır oldu. Kurul üyelerinin seçilmeleri ve atanmalarına ilişkin düzenleme, kurulun; anayasada yazılı olanın aksine, anayasanın ruhuna sinmiş ve özünde bürokrasinin ve özellikle de güvenlik bürokrasisinin tercihleri karşısında, özerk ve bağımsız hiçbir yapıya yer vermeme anlayışı sebebiyle, yargı bağımsızlığını sağlamak değil, hakim ve savcıları bağımlı kılmanın bir aracı olarak yapılandırıldığı sonucuna varılabilir. Kurulun bu güne kadar ki ve özellikle de 28 Şubat sürecindeki uygulamaları bu kanaati pekiştirecek niteliktedir. Gerçekten de özellikle 28 Şubat sürecinde kurul tamamen bu meş’um sürecin niyet ve arzularına göre hareket etmiş, post-modern darbecilerin karşısında yargı bağımsızlığını korumayı tercih etmemiş, yargıyı bağımlı kılmanın aracı olarak kullanılmaya itiraz etmemiştir. 28 Şubat sürecinde uygulanan baskı ve zulümler karşısında bir umut içinde insanlar adalet beklentisi ile adlî ve idarî yargı organlarına başvurdular. Adalet idealini yitirmemiş hakim ve savcıların verdikleri soruşturma kararları ve bazı hükümler darbe mimarlarını rahatsız edince, bu kararları veren hakim ve savcılar açısından kötü günler kaçınılmaz olmuştu. Verdiği kararlara karşı yargı yolunun kapalı olmasının verdiği umarsızlıkla HSYK bağımsız olduğunu düşünen hakim ve savcılara hadlerini bildirmiştir. Kurul Şemdinli iddianamesini hazırlayan savcı hakkında verdiği meslekten ihraç kararıyla gerçek misyonunun, yargı bağımlılığını güvence altına almak olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu güne dek ‘Mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar’ ibaresi, Adalet Bakanı ve müsteşarının kurula katılmasıyla havada kalacağı iddia edilerek bakan ve müsteşarın kurul üyeliklerinin sona erdirilmesi gerektiği söylendi. Son günlerde yaşadıklarımız bu yargının aksine, bakan ve müsteşarın yargı bağımsızlığına, yargı kökenli üyelere kıyasla daha fazla duyarlı olabileceğini gösterdi. Hükümet Şemdinli dâvâsı savcısı olayında gösterdiği tavrın ülkenin hayrına olmadığını gördü. Nereye kadar direneceklerini bilmiyoruz, ancak bu gün, yargı bağımsızlığını korumak, yargıyı yargının hışmından uzak tutmak sorumluluğu Adalet Bakanı ve müsteşarına düşmektedir. HSYK’nın bazı üyeleri, kamuoyundan yükselen tepkilere rağmen “Ergenekon” dâvâsına bakan mahkemenin bazı üyeleri ile soruşturmayı yürüten savcıları ve Diyarbakır özel yetkili savcısını görevden alma ve başka yerlere atma ısrarlarından vazgeçmediler. Kurul, Türkiye’nin 28 Şubat ikliminden çok uzaklarda olduğunu anlamalıdır. Kurulun 3 asil üyesinin yanı sıra, 5 yedek üyesinden tamamının, varlığı hukuken tartışmalı, Ergenekon sanıklarının avukatlığına soyunduğu izlenimini veren Yargıçlar ve Savcılar Birliğine (YARSAV) üye olduğu anlaşıldı. Yargıdan gelen 10 üyesinden 8’inin YARSAV üyesi olması, YARSAV’a üye olmayan HSYK’nın asil üyesi Ali Suat Ertosun’un da, Ergenekon dâvâsı sanıklarından Engin Aydın ile buluşması, “Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların ve hakimlerin görev yerlerinin değiştirilmek istenmesinde YARSAV etkili mi?” sorusunu kaçınılmaz kılıyor. Bir meslek örgütü olmaktan çok, bir siyasî partiyi ikame etmek, tahkim etmek misyonuyla hareket eden, başkanı politik bir figür olarak algılanan YARSAV üyeliği ile HSYK üyeliğinin bağdaşmadığı açıktır. Sadece kurul üyelerinin değil, görevdeki hiçbir hakim ve savcının YARSAV üyeliğinin, hakim ve savcıların tarafsızlığı ve yargı bağımsızlığı ile bağdaşmadığını düşünüyorum. YARSAV üyeliği ile hakim ve savcıların artık tarafsız olmadığını, bu üyelikle bunu deklare ettiğini, bu durumda pek çok dâvâ açısından çekilme veya red sebeplerinin oluşacağını düşünüyorum. Gelinen bu noktadan sonra Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu mevcut yapısıyla varlığını sürdürmesi mümkün görülmüyor. 24.07.2009 |