Cevher İLHAN |
|
Ankara’ya uzatılan havuç… |
Ankara’nın yoğun yaz gündemi ortasına âdeta bir “korsan gündem” alttan alta pişiriliyor. Cumhurbaşkanı’nın “tarihî fırsat” ve “iyi şeyler olacak” sözünü terör örgütü liderinin15 Ağustos’ta açıklayacağı “yol haritası”na yorumlayan DTP yönetimi, “Ankara’nın Öcalan’ı muhatap alması zorunlu” çıkışında ısrarlı… “Öcalan’ın halk ve örgüt üzerinde etki gücünün önünde bulundurulmasının gerektiğini” söylemekle İmralı’daki terörist başını “Kürtlerin lideri” uydurmasına başvuran bu partinin, “Kürt sorunu” diye ırkçılık ekseninde telkin ettiği çözümü, “sayın” diye inadına övdüğü 40 bin insanın katlinden sorumlu Marksist örgütün “önderi”nin “görüşleri”nde aranması dikkat çekici. DTP’nin, 15 Temmuz’da sona eren “ateşkes süreci”nin “tek taraflı olarak” “1 Eylül dünya barış günü”ne kadar uzatıldığını ve terör eylemlerine ara verildiğini PKK adına açıkça deklâre etmesi ve eşbaşkanlarının ağzından, “Çatışmaların durması, ölümlerin yaşanmaması için bu bir fırsat!” şantajı da ibret-i âlem… Anlaşılan o ki bu parti, âdeta Kandil ve İmralı’nın “siyasî sözcülüğü”nü yapıyor. Tıpkı Öcalan ve Karayılan gibi, “bağımsızlık peşinde değiliz” hatta “federasyon istemiyoruz” diye başlıyor; lâkin “özerklik talebi”yle aynı kapıya çıkıyor… Görünen o ki “büyük medya”nın da örtülü destek ve propagandasıyla tam bir kumpas kuruluyor. “Demokratikleşme” perdesinde “kopma”ya götürecek “kavmiyetçilik” güdülüyor. “Özerklik” paravanında “bölünme ve parçalanma” sürecini hızlandıracak, fitneyi azdıracak strateji tâkip ediliyor. DTP’nin etnisiteyi ve iftirakı alevlendiren makyajlı “demokratik özerklik talebi”yle Kandil ve İmralı’yla birlikte ortaya attığı “İskoç ve Bask modeli” bu…
“YOL HARİTASI”, “GİZLİ RAPOR”LA AYNI… Keza Ertuğrul Özkök”ün “Öcalan’ın çevresi”nden aldığı “yol haritası”nda, terörist başının, “Türkiye Kürtlerle stratejik ittifak yapmalı, sadece Musul-Kerkük Kürtleri değil, Suriye’deki Kürtlerle yani 1920’lerdeki Misak-ı Millî sınırları içerisinde yer alıp da bugün dışarıda kalan bütün Kürtlerle demokratik özerklik çerçevesinde ilişki kurulması teklifleri”nin hâriçten hazırlandığı her halinden belli... (Hürriyet, 18.7.2009) Zira Öcalan’ın bu teklifleri, “Uluslar arası kriz grubu” isimli bir think-tank kurumunun dünya medyasında yayınlanan ABD kaynaklı mâlûm “gizli rapor”la tıpatıp aynı. Bu durum, “proje”nin kaynağını ve amacını deşifre ediyor. Bağdat’ın karşı çıkmasına rağmen petrol anlaşmaları yaparak “bağımsızlığını” ilân eden Kuzey Irak yönetiminin “Türkiye’nin himâyeciliği isteği”nin arkasında bu bit yeniği bulunuyor. Diğer yandan Bush’la başlayan Kuzey Irak Kürtlerine Kerkük-Musul bölgesinde İsrail himayesinde bol enerji rantı olan kukla “devletçik” ihdas etme politikasının yeni dönemde de devam ettiği, Amerikan Genelkurmay Başkanı Michael Mullen’i Kuzey Irak’a yollanmasıyla ortaya çıkıyor. Washington’un bu konudaki temel politikasının değişmediğini ve “büyük Ortadoğu projesi”nin bir nev'î revize edildiğini ele veriyor. Her ihtimale karşı her “işbirlikçi”nin yedeğini ayarlayan ABD’nin, son demde İsrail desteğindeki “Barzani-Talabani ittifakı”nın muhtemel itirazına karşı bölgede peşmergelerden yeni yeni “itirazsız ve sorunsuz işbirlikçiler” bulması, bunun bir göstergesi…
“MUSUL VE KERKÜK'Ü VERME” ALDATMACASI Plân, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusunu “özerklik”le ayırma sürecini başlatmakla kalmıyor; “Musul ve Kerkük’ün Türkiye’ye verilmesi” havucu uzatılıyor. Dahası, Kuzey Irak ve Suriye’deki Kürt bölgesinin Türkiye’nin bu bölgeleriyle birlikte Ankara’ya bağlanması taktiği güdülüyor. Bu “proje”ye göre Türkiye bir “federasyon”a dönüşecek, Türkiye’nin bir parçasını da içine alacak “Kürdistan” Türkiye’nin himâyesinde kurulacak… Özetle, Ankara’nın “kırmızı çizgi” olarak ilân ettiği ve her defasında “Irak’ın siyasal birliği ve toprak bütünlüğünün korunmasının bölge barışı ve istikrarı için vazgeçilmez olduğunu” deklâre etmesine rağmen, ABD yine Özal dönemindeki gibi “bir koyup üç almak” hevesiyle Türkiye’yi bataklığın içine çekme taktiğini tekrarlanıyor. 1991’de ABD’nin Irak’a ilk saldırısında Türkiye’yi kendi hegemonya ve çıkar savaşına sokmak isteyen Washington ve Londra, yeniden “Türkiye’ye Musul ve Kerkük’ü armağan etme” aldatmacasına başvuruyor. ABD ve işgal ortağı koalisyon güçlerini “Çekiç Güç” adı altında Türkiye’ye konuşlandırıp Türkiye’nin âdeta bir “saldırı üssü” ve “savaş ortağı” edilerek Kuzey Irak’a “kalkan” edilmesi, bölgenin Irak’tan adım adım koparılmasına ve terör örgütünün otoriteden yoksun kargaşa zemininde palazlanmasına zemin hazırlanması benzeri… Bakalım, Ankara bu oyun içindeki oyundan nasıl çıkacak? 24.07.2009 E-Posta: [email protected] |