Mehmet KARA |
|
Adaletsizlik 10 yıl sonra ancak kalkabildi |
Hak yerini buldu. 28 Şubat sürecinin ürünü olan katsayı adaletsizliği 10 yıl aradan sonra nihayet kaldırılabildi. 10 yıl boyunca yüz binlerce genci mağdur eden, anayasanın eğitimde fırsat eşitliği ilkesini dikkate almayan, ÖSS sınavında dereceye girmesine rağmen istediği okula yerleşememe gibi bir garabet durumunun yaşandığı sistemin değişmesi bir haksızlığın sona ermesidir. ÖSS’de yüksek puan almalarına rağmen katsayı engeli yüzünden eğitim imkânı bulamayan öğrenciler, yıllardır —imkânı da varsa— yurtdışında okumak zorunda kalıyordu. Ya da istediği okula gidemiyordu. Bu durum da hem ülke ekonomisine zararı oluyor, hem de “beyin göçü’ne sebep oluyordu. “Olması gereken bir karar” olarak değerlendirilen karar 28 Şubat sürecinde dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir’in kurula gönderdiği “gizli yazı” sonrasında Kemal Gürüz başkanlığındaki YÖK’ün böyle bir karar aldığı ortaya çıkmıştı. YÖK’ün yeni aldığı karara göre, 2010’dan itibaren bütün öğrencilerin katsayıları 0.15’le çarpılacak. 1999’dan bu yana meslek lisesi ve imam hatip lisesi mezunları kendi alanlarından başka bölümleri tercih ettiklerinde katsayıları 0.3’le, diğer liselerde okuyanların katsayıları ise 0.8’le çarpılıyordu. Meslek lisesi mezunları, kendi alanlarıyla ilgili bölümleri tercih ettiklerinde orta öğretim başarı puanına 0.06 çarpımı eklenecek. Böylece bu öğrencilerin, kendi meslekleriyle ilgili fakültelerine girişteki avantajları devam etmiş olacak. Yusuf Ziya Özcan başkanlığında toplanan YÖK Genel Kurulu, 4’e karşı 14 üyenin oyu ile kaldırılan katsayı uygulamasına yapılan eleştiriler aslında temelden yoksundur. Kararın siyasî olduğunu söylemek aslında bizatihi kendisi siyasîdir. O zaman “1999’da yapılan değişiklik siyasî değil miydi?” sorusunu akla getirir. —ki karar kesinlikle siyasîydi— 12 Eylül İhtilâlinin ardından “ihtilâl ürünü” olarak kurulan YÖK’ün ilk dönemlerinden itibaren 17 sene uygulanan sistemde katsayı adaletsizliği gibi izahtan yoksun, milyonları mağdur eden bir anlayışa yer yoktu. 1999’dan günümüze kadar YÖK uygulamalarında bu karar vardır ve büyük haksızlıkları da beraberinde getirmiştir. YÖK Genel Kurulu almış olduğu bu kararla bir bakıma 10 yıl öncesine, yani eskiye dönmüş oldu. Büyük bir haksızlık giderildi ve bütün öğrenciler eşit şartlarda birbirleriyle yarışma imkânına kavuştu. Bu değişikliği laikliğe aykırı görmek, laikliğin yine kendi çıkarlarına kullanılmasından kaynaklanıyor. Bu da anayasa değişikliğinin ne kadar elzem olduğunu gösteriyor. Çünkü, birçok konuda olduğu gibi bu karara itirazlarda da yine laikliğin arkasına sığınmalar ortaya çıkıyor. Başarılı bir meslek lisesi öğrencisi imtihana yönelik konuları görmemesine rağmen kendi gayretleri ile ya da dershanelere giderek diğer liselerdeki öğrencilerden daha fazla soru yapabiliyorsa ve istediği bir okula yerleşebiliyorsa bunun neresi yanlış, neresi laikliğe aykırı, neresi siyasî? Bu soruların cevabının verilmesi lâzım. Bu sorulara bildik cevaplar verileceği, ama mantıklı bir cevap verilmeyeceği de ortadadır. Öte yandan bu değişikliğin sadece imam hatiplere yarayacağını düşünmek de büyük haksızlık. Çünkü meslek liseleri sadece imam hatiplerden oluşmuyor. Eğer böyle olsaydı büyük işverenler ve işveren kuruluşları da “Meslek lisesi memleket meselesi” diye kampanyalar başlatmazlardı. Farklı katsayı uygulaması, meslek liselerine yönelik ilgiyi azaltarak, iş dünyasının ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman istihdamı hususunda büyük bir boşluk oluşturmuş ve bir mesleksizler ordusu meydana getirmişti. Şimdi bu hatadan dönülmüş oldu. Bunu söylemek 28 Şubat’ın getirdiği katsayı adaletsizliğinin imam hatiplerin kapısına kilit vurmak için yapıldığı itiraf edilmiş olunmuyor mu? “Bu kararla imam hatiplilerin her tarafa girmesinin önü açılmış oldu?” diyenlere de sormak lâzım. Niye girmesinler? Ne sakınca var? Onlar da Millî Eğitim müfredatına göre eğitim veren kurumlar değil mi? Onlar yabancı bir ülkenin okulları mı? (Ellerinden gelse imam hatipleri kapatalım, diyecekler ama cesaret edemiyorlar.) Şimdi 28 Şubat zihniyetinde olanların harekete geçecekleri görülüyor. Yargı yoluna başvurmaları kaçınılmaz. Zaten karara şerh koyan YÖK üyesi Fikret Şenses’in “kamuoyunu bu gelişmeler karşısında vakit geçirmeksizin daha ‘duyarlı’ olmaya” çağırması da bunu gösteriyor. Özetle, büyük bir haksızlık geç de olsa kaldırıldı. Bundan sonra her öğrenci eşit şartlarda yarışacak, daha çok puan alan istediği üniversiteye girebilecek. Olması gereken de, normal olan da buydu. YÖK’ü bu kararından dolayı tebrik ediyoruz. Bir de Demokratik Üniversite Platformu Başkanı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu’nun da söylediği gibi devlet 10 yıldır mağdur ettiklerinden özür dilemeli… 24.07.2009 E-Posta: [email protected] |