Ali FERŞADOĞLU |
|
Abid’le evlenin, nefsini mabud ittihaz edenle değil! |
"önceki yazılarınızda evleneceğiniz kişi dindar olmalı ve ibadetlerini yerine getirmeli’ şeklinde bir cümle kullandınız. Nişanlım inançlı birisidir, ama, ibadetlerini tam olarak yerine getiremiyor. Ancak, gayet dürüst ve ahlâklı. Ne tavsiye edersiniz?..” diyen okuyucumuza olumlu-olumsuz cevap vermeden önce, ibadetin mahiyetini ve fonksiyonlarını özetleyelim… Ondan da önce, Peygamberimizin (asm), “Güzel ahlâk sayesinde insan devamlı namaz kılanların mertebesine erişir” şeklinde bir sözünün olduğunu hatırlatalım. Ancak, farz namazlarının haricinde de nafile namaz kılanlanları kastettiği muhakkak. İkrama karşı teşekkür, insanî, vicdanî bir gerekliliktir. Teşekkürsüzlük, hem kabalık, hem de huzursuzluk sebebi. Çünkü kâinattaki çarklar, Allah’ı tesbih, zikir ve şükür üzerine dönüyor. İbadetsizlik, kâinatın akışına terstir. Teşekkürsüzlük, çarklar arasında ezilmeyi, dışlanmayı getirir. İbadet, kâinatın Sahibi ve Rabbinin emirlerini yerine getirip, yasaklarından kaçınarak teşekkür etmektir. Öte yandan, âlemlerin Rabbi, başta anne-baba olmak üzere, eş, çoluk-çocuk, kardeş, bütün akraba, insan, hayvan, hatta eşya haklarına riayet etmeyi emreder. Şu halde, haklara riayet aynı zamanda ibadettir. Gerçek kul, O'nun emirlerine boyun eğer. Mükemmel eş de ancak, Allah’a gerçek kul olandır. Diğer taraftan, her varlığa binlerce özellik ve güzellik takan Hakim-i Mutlak, İslâm şartları ve diğer ibadetlere de sayısız ferdî, ailevî ve sosyal güzellik ve özellik takmıştır. Dolayısıyla ibadetler, sonsuz hayat düzenlediği gibi, aynı zamanda dünya düzenini, dayanışmayı, yardımlaşmayı sağlar. *Kelime-i şahâdet, "Allah'ın varlığına ve birliğine, Hz. Muhammed'in (asm) onun kulu ve Resulü olduğuna şehadet etmek"tir. Bu kelime, iman esaslarıyla ibadetlerin bağlantısını kurar. İnsan, böylece çokluktan kurtulup, tevhid dâiresinin âsûde ikliminde rahat bir nefes alır, huzuru bulur. *Nâmaz, ibâdetlerin özü ve fihristesidir. Namaz kılan, ubudiyet yolunda Rabbine doğru muhteşem bir seyr ü sulük, yani, manevî gezi ile gözlemlerde bulunur. Namaz, bütün dünya işlerini, problemlerini arkaya atıp; yalnız Allah'a yönelmektir. Bu da, ruhun teneffüsüdür. Namazda aklın, kalbin, ruhun büyük rahatı yanında, bedene, kan dolaşımına, dengeli hareket gibi pekçok hikmeti de barındırır. Namaz, insanı dünyevî problemlerden, sıkıntılardan koparıp mânâ âlemine yöneltir. Dünyevîleşmekten, madde esareti, işkolikliği, dünya bağımlılığından kurtarır. *Zekât sosyal hayata seviye, denge getirir. Kin, öfke ve yıkımları önler, merhamet ve koruma duygularını geliştirir. Paylaşımı ve dayanışmayı sağlar. Aynı zamanda, parayı yatırıma yönlendirerek ekonominin itici gücü olur. Mal bağımlılığı felâket bir hastalıktır. Zekât, mal bağımlılığından kurtarır. *Oruç, sabır, paylaşma, irade ve yardımlaşma eğitimi, psiko-sosyal faydaların yanında, tıbbî faydaları saymakla tükenmez. Keza oruç; insana aczini, fakrını anlatır ve kibir ile egoizmi yok eder. Oruç, yemek bağımlılığını ve yokluk anında açlık krizlerini de önler. *Hac, dünya çapında bir kongredir. Fikir, tecrübe, kültür ve mal alış verişidir. Tecrübe ve duygusal paylaşımdır. Hak ve hürriyet mücadelelerinin verildiği zaman ve mekânlara fikren ve bedenen gitmektir. Hac, hak ve hürriyetlerin mücadelelerinin verildiği mekânları gezerek onun eğitim ve dersini verir. Hac, aynı zamanda ihram denen dünyevî kefene büründürüp, dünya sevdasından, dünyakoliklikten, makam ve şöhretperestlikten uzaklaştırır. İşte, ibâdet, İslâmın şartlarında özetlenmiş, tasnif edilmiştir. Yoksa, bunlarla sınırlı değil. Yolda, insanlara engel olacak bir küçük taş parçasını kaldırmak, mü'minin yüzüne tebessüm etmek de ibâdettir. Dünyevî müsbet işlerimiz, fiillerimiz ibadettir. Evet, ibadet, fikirleri Sani-i Hakime çevirttirmek içindir. Abdin Sani-i Hakime olan teveccühü, itaat ve inkıyadını intaç eder. İtaat ve inkıyad ise, abdi intizam-ı ekmel altına ithal eder. Abdin intizam altına girmesiyle ve nizama ittiba etmesiyle, hikmetin sırrı tahakkuk eder. Hikmet ise, kâinat sayfalarında parlayan san’at nakışlarıyla tebarüz eder. Bana sorarsanız Abid’le (Allah’a kul olup O'na teşekkür edenle) evlenin, nefsini mabud ittihaz edenle değil! Ferdi, ailevî ve toplumsal huzur ve mutluluk ibadette, zikirde, fikirde ve şükürdedir. 24.07.2009 E-Posta: [email protected] [email protected] |