Cevher İLHAN |
|
Belirsiz “açılım” |
“Açılım” koordinatörü İçişleri Bakanı Atalay’ın “açılımı”nın içi boş çıkarken, DTP’nin mitinglerinde de eski nakaratın tekrarından başka bir şey çıkmadı. 30 Ağustos günü Şemdinli’de verilen dört şehidin cenâzelerinin kaldırıldığı günde, hâlâ 40 bin insanın ölümünden sorumlu İmralı’daki terörist başı Öcalan’ın ve PKK’nın muhatap alınması ve “özerklik” terânelerinin önerilmesi, gerginlik ve tahrikten başka bir işe yaramadı. Yüzlerce “Öcalan posteri” altında, “çözümün adresi İmralı”, “anahtar Öcalan’da” gibi pankartların taşındığı âdeta aba altında sopanın gösterildiği miting, “açılım”ı daha da zora soktu. Kışkırtıcı konuşmalarla, “Süreç tıkanırsa, ayrılık tartışılabilir” tahrikleri, “açılım”a değil, demokratikleşmenin tıkanmasında istimal edildi. DTP’nin ve terör örgütünün demokratikleşme sürecini iftirak hesabına istismar etmekte. DTP eşbaşkanlarının “kan akmaya devam eder” tehditlerine benzer “Öcalan ve PKK’nın çözümün parçası haline getirilmesi gerektiği”ne benzer tehditler savurmaları, aksi halde yine “terörün süreceği” şantajında bulunmaları, bunun göstergesi. Ancak meselenin en dikkate değer yönü, bir milletvekilinin “PKK ve Öcalan’ı muhatap almazsanız, DTP’nin misyonu buna yetmez, DTP üzerinden sorun götürülemez, çözülemez” itirafı. DTP milletvekilinin bu itirafı, DTP’nin terörist başı Öcalan’dan ve terör örgütü PKK’dan tâlimat aldığını açıkça ele vermekte. DTP’nin “barış ve demokrasiye yetmeyen misyonu”nun, çeyrek asrı aşkındır bölgede köyleri basıp yaşlıları, kadınları, çocukları, bebekleri katleden Marksist terör örgütü ve başını Türkiye’deki bin yıldır Türklerle inanç birliği içinde yaşayan Müslüman Kürtlerin “temsilcisi” olarak kabul ettirme oyunu içinde olduğu anlaşılmakta…
“ECNEBİ ŞABLONLAR”LA DEMOKRATİKLEŞME OLMAZ… Diğer yandan haftalardır bizzat Başbakan tarafından atıfta bulunulan basın toplantısında, “herkes terörün bitmesini istiyor” tesbitini yinelemekle kalan Bakan’ın, bir aylık sürenin sonunda tekliflerin Başbakan’a sunulacağını söyleyip, meseleyi yeni yasama yılında Meclis’e havalesi, başlıbaşına çelişkilerle dolu bir garâbet… Belli ki hükûmetin daha adını bile koyamadığı “paket”in içinin doldurulması Meclis’ten istenecek. Ancak daha baştan “çok yüksek taleb”e rağmen “süreçle ilgili Anayasa değişikliğinin gündemlerinde olmadığı”nın koordinatör Bakan’ın ağzından deklâre edildiği bir “açılım”da anayasa ve yasalar yoksa Meclis ne yapacak? “Açılımın önemi” ve “terörün bitmesi gerektiği”nin ifâdesi, ne işe yarayacak? Oluşturulan yüksek beklentiyi nasıl karşılayacak? Koordinatör Bakan, “bölünme fobisinden kurtulmamız lâzım” diye konuşuyor. Bunun “çatışma lobisinin değirmenine su taşıdığını” nazara veriyor. Ne var ki meselenin “demokratik açılım”la Doğudan Batıya bütün ülkenin ihtiyacı olan demokrasinin geliştirilmesi ile temel hak ve hürriyetlerin teminini aşıp “Bask modeli-İspanya usûlü” gibi “ecnebî şablonlar”a, milletin bedenine uymayan karanlık mihrakların icâdı “yabancı kalıplar”a karşı belirli bir “demokratikleşme projesi”ni ortaya koymuyor. DTP’nin Türkiye’nin ayrı Meclis’leri olan “federasyon raporu”ndan ve Kandil’deki fiilî terör örgütü lideri Karayılan’dan sonra Öcalan’ın açıklanan “yol haritası”nda Ankara’ya ilettiği, “Devlet, Kürtlerin demokratik ulus olma hakkını kabul edecek” cümlesi “teğet” geçilip cevabı verilmiyor. Terörist başının, “Kürtler, kendi sporunu, eğitimini, dinî örgütlenmesini, belediyelerini kendileri yapacak; merkezî yönetim isterse orada bayrağını bulunduracak” teklifinin ne anlama geldiği üzerinde durulmuyor…
MUTÂBAKAT”IN MUHTEVASI NE? Gerçek bir demokratikleşmede, etnik ve bölgesel yapı üzerine bina edilen “açılım”ın ırkî iftirakı daha da azdıracağı ve tefrika fitnesini tahrik edip bölünme ve parçalanmaya sevk edeceği açıklıkla belirtilmiyor. Bundan bir asır önce olduğu gibi, “adem-i merkeziyet”le başlayan, “muhtariyet”le ortaya atılan “talepler”in, aslında “serbest-i inkişâf” denilen demokratik hak ve özgürlüklerin temininden ziyâde, binyıldır barış ve kardeşlik içinde birlikte yaşayan başta Türklerle Kürtler olmak üzere diğer Müslüman unsurları birbirinden koparma plânının bir devamı olduğu belirtilmiyor. Görünen o ki başı sonu belli olmayan, “önemi”nin ve “gereği”nin ötesinde ne olduğunu hükûmetin dahi en azından temel umdeleriyle tesbit edemediği ve doğru dürüst bir hazırlığının olmadığı su yüzüne çıkıyor… Başbakan ve Bakan’ın, “çözüm için toplumda çok güçlü bir mutabakat var” deyip “mutâbakat”ın muhtevasını açıklamaktan sakınmalarının sebebi bu. “Herkes hazırlıklı” ise, neden muhalefetin ısrarla istediği “paket”in muhteviyatı açıklanmıyor? Niçin baştan beri ortaya çıkan istifhamlar giderilemiyor? Her şeyden önce belirsizliğin giderilmesi ve “demokratik açılım paketi”nin açıklıkla ortaya konulması gerekiyor… 04.09.2009 E-Posta: [email protected] |