Mehtap YILDIRIM |
|
Gençlik, ümitvâr olmalı |
Çocukluktan çıkan bir genç hayatı tanımaya ve olayları anlamlandırmaya çalışırken bir takım güçlüklerle karşılaşabilir. Büyükleri tarafından anlaşılamamaktan yakınır. Zira artık zaman başkadır. Ne büyükler gençliğini bu zamana getirebilir, ne de gençler gençliğini eski zamanlarda yaşayabilir. Fakat aradaki bu kuşak çatışması karşılıklı empati yoluyla çözülebilir. Böylece büyükler gençlere, gençler de büyüklere biraz daha yaklaşabilir. Bu yakınlık sağlanamadığı takdirde kuşaklar arasında gittikçe açılan bir uçurum ortaya çıkar. Böyle bir uzaklaşma hâli, genci neyi aradığını ve nereye gittiğini bilmeyen bir amaçsızlığın içine sokabilir. Zaten gençlerin en büyük problemlerinden biri de ne yapacağını, neyi tercih edeceğini bilememektir. Yani gayesizliktir. Tembellik, miskinlik ve yeistir. Bu da gençliğin hayat enerjisine ters bir durum değil mi? Gayretsizlik, boşlukta olmak ve ümitsizlik gibi hallerin genç insanlarda bulunması çok daha vahimdir. Çünkü gençlik demek enerjidir, güçtür, harekettir, ilerlemektir. Bununla ilgili olarak millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy; “Yeis öyle bir bataktır ki, düşersen boğulursun, Ümide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun….” demiştir. Yani ümitsizlik insanı gittikçe tüketen, batıran bir hastalıktır. Gençler ilim aşk ve heyecanıyla dolu gayretli bireyler olmalı ki, yeis gibi bir hastalığa yakalanmak riski ortadan kalksın. Bunun için gençlerin boşa vakit harcayacakları ortamlardan uzak durmaları gerekir. Televizyon, internet, lüks alış veriş merkezleri, kafeler; zaman israfına yol açan, gençlerin çalışma azmini söndüren etkenlerdir. Bazı gençlerin sarhoşâne söylediği sözler vardır: “Bir kere genç olunur, bırakın da tadını çıkarayım” gibi. Evet bir kez genç olur insan ve yaşlanır eğer ömrü varsa. İşte o anda gençlik–eğer gafletle geçti ise—artık ölmüştür, yoktur. Yüzünde derin çizgiler kalmış, saçları ağarmıştır. Gençliğinde işlediği günahların yükü, sırtını biraz daha kamburlaştırmıştır. Pişmanlıklar dört bir yanını sarmıştır. Eyvahlar içinde “Eğer gençliğim geri gelseydi ihtiyarlık başıma ne haller açtı şekvâ edecektim” demeden önce biz ihtiyarlığımıza gidip o hâlimizi bir görelim. Uzun uzun seyredelim. Buruşmuş ve titreyen ellerimizi, yaşlı ve az gören gözlerimizi hayâl edelim. Sonra da tekrar bu güne, genç hâlimize dönüp gençlik nimetine şükredelim. İçinde bulunduğumuz bu günleri gafletle, tembellikle değil de ümit ile, azim ve gayretle, ilim öğrenerek geçirelim. Gençlik ümitvâr olmalı ki, huzur ve mutluluk ile nurlanan simâları vatan sathını aydınlatsın. Gençlik ümitvâr olmalı ki, yoluna çıkan engeller onu yıldırmasın.. 23.08.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (08.08.2009) - Batınî güzellik (17.06.2009) - Tatili fırsata dönüştürmek (21.05.2009) - Kelebeğin dâvâsı (06.05.2009) - Zengin olmanın yolu |