Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Nurşin ve Nurs |
Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Özgen Acar, 2007 güzündeki 8. Bediüzzaman Sempozyumuna hayıflandığı makalesinde ilginç bir hatırasını anlatmıştı: Buna göre, Acar’ın Ağustos 1961’de Cumhuriyet’te çıkan ilk imzalı haberi Nurcular hakkındaymış. Sonrasını kendi kaleminden okuyalım: “Ankara polisinin Hacı Bayram Camii yakınındaki bir eve yaptığı baskında Saidi Nursi’nin ardılı üç kişinin teksir makinesinde laiklik karşıtı ‘risale (bildiri)’ basıp dağıttıkları saptanmış, kişiler adliyede tutuklanmışlardı. Foto muhabiri rahmetli Tolon Arlıhan ile eve gitmiş, polisin kapıyı mühürlediğini görünce bahçe duvarından atlayıp evin içindeki teksir makinesini, bildiri tomarlarının resimlerini çekerek haberleştirmiştik.” Bir süre sonra, mahkemeden gelen ‘celp’te ‘mesken dokunulmazlığını ihlâl’ suçundan hakkımda dâvâ açıldığı bildirilmiş. Ve sonrası yine kendi ifadesiyle: “Haberde, eve girdiğimizi itiraf ettiğim için 6 ay hapis cezasına çarptırıldım. Hafifletici nedenlerle cezam indirilip tecil edildi. İlk imzalı haberimle sabıkalı olmuştum.” Yazısının sonunda şöyle dertlenmişti Acar: “19 Kasım tarihli gazetelerde İstanbul İlim ve Kültür Vakfının Saidi Nursi’nin görüşleri ışığı altında ‘İnsanlık onuruna lâyık bir dünya için adalet’ konulu uluslararası bir çalıştay toplantısı vardı. 30 ülkeden 150’yi aşkın konuğun katıldığı bildiriliyordu. Hacı Bayram’da teksir edilen, yasaklanmış ‘risaleler (bildiriler)’ savcıların önünde tartışılıyor ve ücretsiz dağıtılıyordu... ” Bunları sıraladıktan sonra, “50 yıl içinde ne değişim ama!” diyen Özgen Acar’ın yazısının başlığı da şöyleydi: “Nereden nereye Nurculuk?” 23 Kasım 2007 tarihli Cumhuriyet’te çıkan bu yazısının üzerinden iki yıla yakın bir zaman geçtikten sonra Acar, “acar” bir gazetecilik örneği daha sergileyip, Cumhurbaşkanının Norşin gezisinden hareketle yeni “cevher”ler döktürmüş.
Desteksiz atınca fiyasko kaçınılmaz Norşin için “Bediüzzaman Saidi Nursi’nin karargâhı idi” deyip, “Nursi sözcüğü Norşin’in Kürtçe bozulmuş lehçe söyleniş biçimidir. Saidi Nursi Nurşinli Said demektir” diye “bilgi” satmış. Nurşin’le, Said Nursî’nin köyü Nurs’un farklı yerler olduklarını dahi bilmedikleri halde, üstelik çok orijinal bir keşifte bulunmuş tafrasıyla, “Cahil cesurdur” fehvasının yeni ve pervasız örneklerini sergilemeyi sürdürenlere ne demeli? Gerçi ilk haberini Nurcular hakkında yazan ve onda da “mesken dokunulmazlığını ihlâl”den mahkûm olan bir şahsa, sonra ne yapsa yakışır! İşin enteresan tarafı, 15 Ağustos’ta bunları yazan Acar üç gün sonra 18 Ağustos’ta aynı konuya tekrar dönerek, Said Nursî’nin, “Bugün adı Kepirli olan, Bitlis’in Hizan ilçesindeki Nurs köyünde doğduğunu” ifade ile, “Çevir kazı yanmasın” usûlünde, “çaktırmadan” ve hayli pişkince bir eda içinde bir “düzeltme manevrası” yaptı. Acaba ilk yazısındaki uydurmayı “çok orijinal bir bilgi”ymiş gibi kabullenip üzerine atlayan Vatan yazarı Reha Muhtar ve CHP’li Mustafa Özyürek gibiler, aynı kişinin üç gün sonra yaptığı bu “kıvrak düzeltme”yi fark edebildiler mi? Gül’ün Bitlis gezisinde bol bol Atatürk muhabbeti yapıldığı, buna karşılık hem orada dünyaya gelmiş, hem de yüz yıl önce gündeme getirdiği üniversite projesinin ilk ayağının bu şehirde hayata geçirilmesi gerektiğini söylemiş olan Said Nursî’den hiç bahsedilmediği halde, “Norşin Nurcuların karargâhı ve Kâbesidir” gibi, İslâmî hassasiyetlere de saygısız tahrikkâr söylemler kullanarak geziyi Nurcularla irtibatlandırma gayretlerinin altında başka hesaplar var. Ne var ki, “desteksiz atma” yöntemiyle işin içine girilince, sonuç onlar için de fiyasko oluyor. Yeni Çağ’ın 11 Ağustos’taki “Norşin, Cumhuriyet düşmanı Said Nursî’nin ilk medrese eğitimini aldığı yer” iftiracı manşeti de, resmi tamamlıyor. Daha doğrusu, iyiden iyiye çökmüş ve çaptan düşmüş bir Kızılelma koalisyonu karikatürünü... 23.08.2009 E-Posta: [email protected] |