Ali FERŞADOĞLU |
|
Boşanma, meşrû daire, keyf ve hedonizm |
Ne yazık ki, son senelerde şu nâhoş cümleler sık sık duyulur oldu: “Evlenmeyeceğim; bekârlık sultanlıktır!”, “Mutsuzum!”, “Geçimsizlik canımıza tak etti, boşanıyoruz!” Elbette, evlilik işkenceye dönüşmüşse; onu zorla devam ettirmenin anlamı yok. Bir meyve dalından kopmuşsa, onu oraya yapıştırmanın bir faydasının olmayacağı açıktır. Yalnız, boşanmanın sebep ve sonuçları çok ince bir elekten geçirilip, çok iyi tahlil edilmeli. Sonuna kadar da bütün meşrû yollar, çareler denenmeli. Zirâ, insan olan yerde sıkıntı ve problem vardır. Boşanma ile çok daha büyük kayıp, acı ve işkencelerle karşılaşılabilir. Önemli olan bunlara bakış açısı ve yaklaşım tarzıdır. Acaba, basit meseleleri dağ gibi büyütüyor muyuz? Türkiye’deki boşanma oranı binde 1.4. En önemli faktör geçimsizlik. Geçimsizliğin sebepleri: Uyumsuzluk, ilgisizlik, sorumsuzluk, eşler arasında kopukluk, kıskançlıklardan doğan anlaşmazlıklar ve ekonomik sıkıntılar… Şu rakamlar aile hesabına, İslâm toplumu adına ürkütücü: 2001 yılında 91 bin 994, 2002’de 95 bin 323, 2003’te 92 bin 637, 2004’te 91 bin 22, 2005’te 95 bin 895, 2006’da ise 93 bin 489 kişi boşanmış. Boşananların yaklaşık yüzde 40’ının eğitimi lise ve dengi okul seviyesinde ve yüzde 90’ı şehirlerde yaşıyor. Araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından birisi, boşananların büyük bölümünün, tanıştırılarak veya bir süre flört ettikten sonra evlendiklerinin görülmesi. Yani, boşananların yüzde 90’ı evlilik kararını kendileri vermiş. Boşanmış kadın ve erkeklerin evlenmelerinde birinci sebep olarak da, ‘aşık olmak’ belirtilmiş.’’ (Evlenirken bir düşünmek, bin araştırmak gerekirken; evlilik “bin düşünmek, bir araştırmak” olarak gerçekleşiyor. Çabuk evlilikler, çabuk boşanmalara sebep oluyor.) Bu tesbitler, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nce yapılan ‘’Boşanma Nedenleri’’ mevzulu araştırmanın sonuçları. *** Geçimsizlik, ekonomik değil, sosyal. Zirâ, boşanmaların birinci sebebi ekonomik değil, eşlerin birbirinin beklentilerine cevap vermemesi. Geçimsizliğin temel sebebi, uyumsuzluk, birbirine küfüv (denk) olmama, dengesizlik. Uyumsuzluğun ana sebebi ise, egoizm ve hedonizm. Bugünün eğitim ve terbiye metodu, lezzetkolikliği, o da bencilliği körüklüyor. Dolayısıyla, fertler, beklenti içine giriyor. Diğergamlık (îsâr) olmayınca beklentilere cevap verilemiyor. Şiddetli geçimsizlik doğuyor. “Homoeconomist”, yalnız ekonomik düşünen insan; nefse, maddeye, bedene hizmet ediyor. Ruh, kafa ve gönle bakmıyor bile. Yani, dikkatler nefse endekslenmiş. İhtiraslar alabildiğine palazlandığından, eşler, lezzetini başkasının lezzetsizliğinde ve zararında görüyor. “Acılardan kurtulmak ve lezzetlere kavuşmak için” her yol mübah sayılıyor. Gayet tabiî ki, “acılardan kurtulup zevk ve lezzetlere koşalım” derken; boşanma faciaları, “çocuk ve aileleri” de etkiliyor, acılar katlanıyor, lezzetler acılaşıyor! Haddizatında helâl dairesi keyfe kâfi, gayr-i meşrû daireye girmeye gerek yok. Meselâ, inek, deve, geyik, balık etinden pekçok kuş etlerine kadar hemen hepsi helâl. Yalnızca domuz eti ve leş yasaklanmış. Bunları yemeye ihtiyaç olmadığı gibi, diğerlerinden daha lezzetli de değil! Su, süt, ayran, nar, üzüm suyu gibi çeşitli meşrubatlar, kahve, çay, gibi bütün bitkisel suların tamamı helâl ve keyfe kâfi. Sadece yıllanmış üzüm suyu ve benzerlerine izin verilmemiş…Meşrû dairede kuvve-i şeheviyeyi tatmin (yeme-içme ve sâir lezzetler) mümkün. 23.08.2009 E-Posta: [email protected] [email protected] |