Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
Edep dersi almalıyız! |
“Aramızda yaşayan Müslüman kadınlardaki ar duygusunun, yitirilmiş değerlerimizi yeniden keşfetmemizi sağlayabileceğine inanıyorum” (21 Ağustos 2009, Yeni Asya) Bu sözler İtalya’da ana muhalefetteki Demokrat Parti’nin Veneto Bölgesi Kadınlar Kolu Başkanı Agostini’ye ait. Ülkede yaşayan Müslüman kadınların haşemalı havuza girmesi değişik çevrelerden farklı yorumlar almış. Kimisi “Gidip kendi ülkelerinde denize girsinler” derken, habere göre kimi çevreler bu durumu kültürel bir zenginlik olarak yorumlamış. “Açılma kadar örtünme hakkına da saygı duyulmalı!” diyenler de mevcut. Tesettür emr-i İlâhîsine tabi olan kadınların sayısı Batı’da arttıkça medyadaki tesettürle ilgili haberlerin artışı da normal aslında. Tesettürlü kadınların, genç kızların Avrupa ülkelerinde eğitim, çalışma haklarıyla ilgili çok çeşitli problemleri gazetelerde sıkça okumaktayız artık. Dolayısıyla örtünme İlâhî emrine uygun yüzme sporu kıyafeti olarak tanımlayabileceğimiz haşemalar da artık uluslar arası arenada! Vatikan’ı bağrında barındıran İtalya’dan ilginç sesler yükseliyor değil mi? Birkaç ay önce ekonomik kriz dolayısıyla sarsılan dünya ülkelerine Vatikan’ın resmî gazetesinde yayınlanan bir makalede krize insanların aç gözlülüğünün sebep olduğu belirtilerek “Ekonomimizde Müslümanların zekât sistemini örnek almamız gerekiyor” denilmemiş miydi? “Müslüman kadınlardan edep dersi almalıyız!” diyen Bayan Agostini’nin sözlerini okuyunca fıtrat dini olan İslâmın hakikatlerine bütün insanların muhtaç olduğu hakikatini bir kez daha hatırlamış olduk. Ruhumuzu detokslayalım! Detoks, vücudun toksinlerden yani bütün zararlı maddelerden arınması anlamına geliyor. Alternatif tıbbın da yardımıyla günümüzde türlü çeşidi mevcut. Vücudumuzun bakımının çok önemli olduğu bir gerçek. Peki ruhumuzu zararlı alışkanlıklardan, sözlerden, davranışlardan arındırıp nefsimizin, türlü hazlarımızın baskısından nasıl kurtaracağız? Ruh bakımını nasıl gerçekleştireceğiz? Bu sorunun cevabı dinimizin aslî kaynakları olan Kur’ân ve hadislerde mevcut. Ama günümüzde sağlıklı hayat, “detoks-arınma” konusunda ihtisaslaşmış uzmanlar da bilimsel açıdan bunun reçetesini veriyorlar. Ne ilginçtir ki, iki reçete de büyük ölçüde aynı. Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Hürriyet gazetesindeki yazısında sağlıklı bir hayat için dengeli beslenme kadar “tevekkül”ü de alternatif bir tedavi metodu olarak tavsiye etmekte. Sabırsızlık asrının insanlarına bir bilim adamından ilmî bir nasihat! Dr. Ender Saraç ise yalan, kıskançlık, dedikodu, hased, rekabet gibi hislerden kendimizi uzak tutarak ruhumuzun bakımını gerçekleştirebileceğimizi ifade etmekte. (Bizim Aile dergisinin Ağustos sayısında değerli arkadaşlarımızın kendisiyle yaptığı sohbet bu açıdan çok faydalı. Okumanızı tavsiye ederim.) İlk günlerini yaşadığımız Ramazan ayında bedenimize ve mânevî lâtifelerimize tutturduğumuz orucun hem beden, hem ruh bakımı açısından muhteşem bir ay olması da Rabbimizin bir iltifatı. İyi değerlendirmek gerek bu fırsatı! Ummandan katreler! Peygamberimizin (asm) Ramazan ayı ve oruçla ilgili o kadar hoş tavsiyeleri var ki, ummandan katre misâli bir kaçını buraya da alalım. Ruh, kalb ve beden bakımını bir de hadislerin penceresinden tefekkür edelim: Evinizde hep oruçlular iftar etsin! “Evinizde hep oruçlular iftar etsin! Yemeğinizi iyiler yesin. Melekler de duâcınız olsun!” Peygamberimiz (asm) Sahabelerden Sad bin Ubade’nin evine geldiğinde Hz. Sad ona zeytin ve ekmek ikram etti. Âfiyet ve şükürle bu ikramı yiyen Peygamberimiz (asm) Hz. Sad için yukarıdaki bu duâyı yaptı. (Riyazüs Salihin) Çocuklarımıza öyküsüyle birlikte ezberletebileceğimiz kısacık bir yemek duâsı aynı zamanda öyle değil mi? Zeytin ve ekmeğin öğünden sayılmadığı her türlü israfın şükürsüzlüğün yaygın olduğu günümüz insanına ne güzel bir Asr-ı Saadet fotoğrafı! Orucu zedelemek! “Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle zedelenmedikten sonra, tutana kalkandır” dediğinde yanındaki Sahabeler sordular: “Oruç ne ile zedelenir?” “Yalan ve dedikodu ile” buyurdu Peygamberimiz (asm). İşte günümüz uzmanlarının ruh bakımı-detoksu için tavsiye ettiklerini, 14 asır önceden haber veriyor Resûlullah (asm). Hem de küllî bir şekilde! Zira ibadetler dünyevî faydaları için yapılmaz. “İbadetlerin semeresi uhrevîdir” der Bediüzzaman Hazretleri. Yalan söylemeyip, gıybet etmediğimizde ruhumuzun, kalbimizin ferahlaması, ölüm sonrası hayatımızda alacağımız ödüllerin öncü habercileri hükmünde! İbadetlerimizin, eğer kabul edilirse, mükâfatlarını elbette ancak Rabbimiz bilir! Susarak tesbih etmek! “Oruçlunun susması tesbihtir. Uykusu ibadettir. Duâsı makbuldür. Yaptığı amellerin karşılığı kat kat verilir.” (Câmiü’s-Sağîr) Suskunluğun zikre, uykunun ibadete dönüştüğü bir aydayız. Yaptığımız her duânın kabulü kuvvetle muhtemel. Bize düşen vazife dikkatle hareket etmek! 23.08.2009 E-Posta: [email protected] |