Vehbi HORASANLI |
|
ABD’de yaşayan Türkler |
Gemimiz bu sefer ABD’nin en büyük şehri New York’a düştü. Buradan yüklediğimiz yükü, Allah nasip ederse Çin’e götüreceğiz. New York’un merkezi sayılabilen Manhattan, yaklaşık 7 milyon nüfusa sahip bir yer. Kilometrekareye düşen insan sayısı bakımından dünyada ilk sırada yer alan şehirlerden biri. Çevresindeki şehirler ile birlikte yaklaşık 50 milyon insan bu bölgede yaşıyor. ABD’ye ilk defa geldim. Ne yalan söyleyeyim, büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Zira bu ülke ve şehir, hiç de filmlerde anlatıldığı gibi değil. Özgürlük anıtının hemen yakınında bir yere yanaştığımız halde, liman berbat bir haldeydi. Çevremiz oldukça kirli ve düzensizdi. İnsan hiç olmazsa yabancılar için üç beş kuruş harcayıp etrafı temiz tutar. Her halde masraf olur diye limana hiçbir yatırım yapmamışlar. İnanın en gelişmemiş ülkelerin hatta Afrika’nın limanları bile buradan daha bakımlı ve temiz. Ee ne de olsa kapitalist mantığı işte ne olacak… Ekonomik krizin etkisi olsa gerek, insanlar hani o bildiğimiz tüketim ekonomisinden bir hayli uzaklaşmışlar. Hatta iş için gelen bir firma yetkilisi “Kusura bakmayın patronumuz çok cimri, benim telefonum uluslar arası görüşmeye kapalı. Lütfen siz beni arayın” deyince ekonomik krizin ne derece etkili olduğunu daha iyi anladım. Aynı şekilde gemimize gelen Türk kardeşlerimiz de pahalı olduğu için sadece ülke içi konuşmalar için telefonlarını açık tutuyorlardı. New York’ta hiçbir ülkede karşılaşmadığım kadar Türk vatandaşları ile karşılaştım. Gemimize geldiler. Ne de olsa Türk gemileri vatan toprağından sayılır. Bol bol sohbet ettik. Gurbet ilde zor bulunabilen Türk mutfağının yemeklerinden yedik. Benim için en güzel hatıralardan biri olan ve 10 yıldır görüşemediğimiz eski bir meslektaşımı dâvet ettim. Sağ olsun beni kırmadı ve geldi. İlk defa gemiye çıkıyormuş. Uzun yıllar görüşemediğimiz için hasret giderdik, müşterek dostlarımızdan bahsettik. ABD’ye gelirken yeşil kart çıkarmıştı ve bu yolculuğa herkesin olumlu baktığını bir tek benim karşı çıktığımı söyledi. Gerçekten de o zaman öyle düşünüyordum ve dünyanın kalbinin Türkiye’de hatta İstanbul’da attığını ifade ederek ülkeden ayrılmamasını istemiştim. Şimdi de farklı düşünmüyorum ya! Neyse, yine de herkesin düşüncesine saygı duyuyorum. Bana bu ülkede başörtüsü sorunu olmadığını ve çocuklarının okulda gayet rahat olduğunu söyledi. Fakat bu ülkede yaşamak çok zormuş. Birkaç defa iş değiştirmek zorunda kalmıştı fakat yine de halinden memnun olduğunu söyledi. Yeni Asya International, New York’a da geliyormuş. Risâle-i Nur Külliyatı’ndan ve Yeni Asya eserlerinden burada da istifade ettiğini söyledi. Gazetemize internet aracılığı ile zaten kolayca ulaşmak mümkün. Kısacası birimiz şarkta birimiz garpta da olsak kalplerimiz bir noktada çarpıyor. Rabbim, bütün kardeşlerimizin işlerini dünyanın neresinde olursa olsun muvaffak etsin, hizmetlerde daim ve ihlâslı kılsın. Âmin. Bu arada gemimize iş icabı gelen vatandaşlarımız oldu. Bir tanesi yük hesaplamasında görevliydi ve sık sık “Bu ülkeye neden geldim?” diye kendine soru sorduğunu söyledi. Amerikalı bir hanımla evliymiş. “Dini konularda sıkıntı çekiyor musunuz?” diye sordum. Benim dinle alâkam yok dedi. Fakat eşi katolikmiş ve dindarmış. Kendisine “Ölüm var gerisi yalan” diyerek dünyanın fani olduğunu ve biz insanların bir oyun ve oyalanmadan ibaret olan dünya hayatına aldanmaması gerektiğini anlattım. Beni sadece dinledi, herhangi bir yorum yapmadı. Sabahın erken saatlerinde işe gidip gece yarısına kadar çalıştığını söyledi. Adeta robotlaşmış bir görünüm sunuyordu. Eğer, diğer çalışan insanların durumu da böyle ise gerçekten üzülmemek elde değil. Bu ülkede insanlardan gücünün son noktasına kadar yararlanıyorlar. Belki daha çok para veriyorlar ama Türkiye’de çalıştığı sürenin en az iki katı kadar çok çalıştırıyorlar. Sosyal hayat neredeyse yok gibi. Makineleşmiş ve duygusuz bir hayat ile karşı karşıya olduğumu fark ederek ülkemin güzelliklerinden dolayı Allah’a şükrettim. Vatanımızdan ayrılıp gurbet illerde daha fazla para kazanacağım diyenlerin kulakları çınlasın. Bir kere artık önümüzde “fırsatlar ülkesi Amerika” yok. Ekonomik krizin etkilerini hergün çok daha yüksek bir oranda hisseden bu ülke insanları artık çok mutsuz. Yeni seçilen başkanları Obama’nın da yapacağı fazla bir şey yok. Zira hızlı bir şekilde çürümeye ve kokuşmuşluğa yuvarlanan bu ülkenin zirvedeki sonu gelmiş gibi görünüyor. Şimdi yeni rotamız Çin. Bakalım ABD’nin yerini alacağı iddiâ edilen dünyanın en hızlı kalkınan ülkesi Çin ne âlemde? Allah izin verirse 40 gün sonra bu ülkeye varacağız. Duâlarınızı eksik etmeyin lütfen… 25.08.2009 E-Posta: [email protected] |